Onur Öymen’in TRT Mülakatı – 15 Ocak 2013

Mevcut bilgileri bir bütünlük içinde ele almak lazım. Basında yer alan bazı bilgiler benim gördüğüm kadarıyla oldukça eksiktir. İnternetten doğru dürüst bir araştırma yapılırsa daha başka bilgilere ulaşıyorsunuz. Bunlardan bir tanesi şu, bu cinayetten kısa süre önce Fransız mahkemeleri, adı Adem Uzun olan,  bir KCK mensubunu ve iki kişiyi, yani toplam üç kişiyi göz altına aldı. Bu kişiler Fransız savcısının açıklamasına göre PKK için anti tank silah temin etmek için çalışıyorlarmış. 1.2 milyon avroluk bir kontrat imzalamaya gayret ediyorlarmış.. Kürdistan Ulusal Kongresi adına bir açıklama yapılıyor, bu açıklamada Fransız hükümeti suçlanıyor, niçin bunları gözaltına aldınız diye ve deniliyor ki, eğer Fransa tutumunu değiştirmezse Kürdistan özgürlük hareketi ve Kürt halkı Fransızların menfaatlerine karşı harekete geçecektir. Bu gibi önemli bilgiler var elimizde. Bu konudan kimse bahsetmiyor.

Fransa’da olup bitenler bir tek o cinayetten ibaret değil. Fransız polisinin de maalesef diğer AB üye devletlerin polislerinin de siyasi cinayetler karşısındaki tutumu ümit kırıcıdır. Yalnız PKK ile bağlantılı değil. 2012 yılı başında İngiliz vatandaşı Irak asıllı bir uzay uzmanı Fransa’da Alper’de ailesi ile birlikte katledildi. Hem Fransızlar hem İngilizler bunun siyasi bir cinayet olduğunu söylediler. Bugüne kadar bunun failleri bulunmadı. Aynı yıl içinde Ekim ayında Tamil gerillalarının bir temsilcisi Paris’te Tamil enformasyon bürosunun önünde öldürüldü. Bunun da sorumluları tespit edilip yakalanamadı. Bir kaç sene önce İranlı muhalif liderler İsviçre’de öldürüldü. Bunun katillerinden ikisinin Fransa’da olduğu tespit edildi. İsviçre bunların iadesini istedi ve Fransız mahkemesi de kabul etti. Ancak Fransız hükümeti bu iadeyi reddetti, gerekçesi de ilginç, bunların iadesi Fransa’nın ulusal menfaatlerine aykırıdır, dediler. Sadece son zamanlardaki gelişmeler bunlar.

Avusturya’da muhalif liderlerden biri birkaç yıl önce öldürüldü, bu cinayetin şüphelisi olan iki kişi, yabancı basının yazdığına göre Avusturya polisi tarafından havaalanına götürülüp yurtdışına çıkarıldı. Ondan 3 ay sonra Avusturya savcısı bu şahısların katil zanlısı olduğunu söyledi ve tutuklanmasını istedi. Avrupa ülkeleri terör örgütlerinin kendi menfaatlerine karşı hareket emesinden çekiniyorlar. Aralarındaki çatışmalar yüzünden bizim başımız derde girmesin deyip bunları görmezlikten geliyorlar.

Türkiye ile ilgili olarak son zamanlarda tartışılan konuları izliyoruz, İmralı falan. Fakat işin esasına kimse değinmiyor. Terör örgütü nereden kaynaklanıyor, merkezi neresi? Kuzey Irak. Burada Irak hükümeti var ama bunları sınır dışına çıkartmak için bir çaba sarf etmiyor. O bölgenin yerel yönetiminin sorumlusu da onların Irak’tan tasfiyesi için çalışmıyor. Bunları bir tarafa bıraktık, ABD, Avrupa ülkeleri, Talabani veya Barzani’yi topraklarında PKK terör örgütünü barındırdığı için eleştirmiş mi? Fransa eleştirmiş mi? Tersi olsa, Türkiye bir terör örgütünü barındırsa dünyayı Türkiye’nin başına yıkarlar. Ama kimseden bir eleştiri bile yok. Kuzey Irak’ta bir PKK merkezinin bulunması kimseyi rahatsız etmiyor. Bunun adı terörü himaye etmektir. Buna ne Türk hükümeti değiniyor ne yabancı ülkeler. Oysa bu ciddi bir konudur. Dünyanın neresinde böyle bir ülke var, karargâhı ile, cephanesiyle, eğitim merkeziyle bir terör örgütü var ve buna kimse tepki göstermeyecek? Türkiye buna müdahale etmek istediği zaman hem Irak hükümeti, hem Barzani hem ABD herkes karşı çıkıyor. Bunun arkasındaki siyasi boyutu düşünmek lazım. Acaba terörü bitirmek için bize yardımcı olmak istediğini söyleyen ülkelerin gerçek amacı nedir? Atatürk’ün nutkunda da var bu konu. Birinci Dünya Savaşı yıllarında Kürtleri Türkiye’den kopartmak isteyen İngiliz Binbaşısı Noel’in marifetleri anlatılıyor. O bakımdan bu çok eski bir politika. Bir yoruma göre, bazıları acaba terör yolu ile Türkiye’yi baskı altına alıp istedikleri Kürt politikasını Türkiye’de uygulatabilirler mi diye teröre göz yumuyorlar. Bunu da düşünmek lazım.

Fransa, geçmişte Türk temsilcilerine işlenen cinayetlerde son derece çekingen davrandı. Bakın bizim büyükelçimiz İsmail Erez 1975’te öldürüldü. Üzerinden 37 yıl geçti hala katilleri bulunamadı. 1979’da Basın Müşavirimiz Yılmaz Çolpan öldürüldü hala sorumluları tespit edilemedi. Çalışma ataşemiz Reşat Moralı, din görevlimiz Tecelli Arı öldürüldü hala sorumluları tespit edilemedi. Bir tek olay var o da şu: Teröristler bizim Başkonsolosluğumuza saldırdılar. Başkonsolos Kaya İnal’ı ağır yaraladılar, oradaki güvenlik görevlimizi de öldürdüler. Bunlar sonra teslim oldu, yargılandılar, ne ceza aldılar tahmin edersiniz? 7,5 sene. Bunun savunulur bir tarafı var mı? Bizim kendimize yönelik bir öz eleştiri yapmamız gerekirse bu gibi haksızlıklara ve duyarsızlıklara karşı maalesef hem Türk hükümetinin hem siyasi partilerin hem de basının tepkisi çok zayıf kalmıştır. Tepki gösteren hükümet ne yapar? Şunu yapar:  1984 yılında Fransızlar Mersin Akkuyu nükleer santrali ile ilgili olarak Türkiye’ye çok cazip bir teklifte bulundular. Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu’na getirdiler, 1 milyar dolarlık bir proje, son derece şartları uygun, teknoloji, kredi hepsi mükemmel. Halefoğlu önce teşekkür etti sonra dedi ki siz bu odadan çıkar çıkmaz ben sizin projenizi şuradaki çöp sepetine atacağım. Bunu ben hükümete teklif bile edemem. Niye? Çünkü siz Türkiye’ye yönelik teröristleri himaye ederken biz size bir tek proje dahi vermeyiz. 2 hafta sonra Cumhurbaşkanı Mitterand Türkiye’ye eski Galatasaray hocalarından Etienne Manaque’ı özel temsilci olarak gönderdi. Dediler ki, biz Türkiye’ye karşı bu konuda yanlış politika izlediğimizi kabul ediyoruz, bundan sonra böyle politikalar izlenmeyecek ve Fransa’da bir daha Türk diplomatı öldürülmeyecektir. O tarihten sonra bir tek Türk diplomatı öldürülmedi Fransa’da. Yorumu size ait.

Bütün bunlar basında tartışılmıyor. İmralı süreci nasıl bir mukaddes işse bazılarının gözünde, bu sürecin eleştirilmesinden ödleri kopuyor. Terörle müzakere akamete uğrar da başımıza sıkıntılar gelir diye. Her şeye razıyız teröristleri tatmin etmek için. Anayasanızı değiştirin diyorlar, değiştirmeyi bile müzakere ediyoruz. Sayın Ahmet Türk’ün açıklamalarını hepimiz dinledik. Anayasadan Türk kelimesini çıkarın diyorlar, öyle anlaşılıyor ki, onu da görüşmeye razıyız. Terörden medet umarak terörü bitirmeye çalışıyoruz.


Bu belge Basın arşivinde bulunmaktadır.