Türkiye’deki Demokrasi, İnsan Hakları, Basın Özgürlüğü ve Düşünce Özgürlüğü Alanlarındaki Eleştiriler Hakkında 21 KASIM 2019

Ülkemize yönelik olarak demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğü ve düşünce özgürlüğü alanlarındaki eleştirilerin dozu giderek artıyor. Çeşitli uluslararası kuruluşların yayınladıkları endekslere göre, demokrasi sıralamasında dünyada 110., düşünce özgürlüğünde 142., basın özgürlüğünde 157. sıradayız. Yeni düzenlenen yargı reformunun bu tabloda olumlu yönde bir gelişme sağlayıp sağlamayacağını yakında göreceğiz.
Aslında Cumhuriyetimiz demokrasinin üstünlüğü ilkesine dayalı olarak kurulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda Avrupa’da demokrasiyle yönetilen ülkelerin sayısı iki elin parmaklarından azdı.
Atatürk’ün 1925 yılında Ankara Hukuk Fakültesinin açılışında yaptığı konuşma cumhuriyetimizin hukuk üstünlüğüne bağlılığının en önemli belgelerinden biridir. Aynı şekilde, o tarihlerde gene Atatürk’ün savcılara yaptığı konuşma ve kendini ağır ifadelerle suçlayan bir gazetecinin affedilmesi, ricasıyla ilgili mahkemeye yazdığı mektup devletimizi kuranların dünya görüşü hakkında fikir veriyor.
Atatürk’ün çok partili demokrasiye geçmek için Serbest Fırka’nın kurulmasını teşvik etmesi, bu partinin kendini feshetmesinden sonra ikinci seçmenlere çağrıda bulunarak seçimlerde bağımsızlıların seçilmesine imkan verecek şekilde aday göstermelerini istemesi eleştiriye açık bir yaklaşımın işaretleriydi. O’nın parti içi eleştirileri teşvik edici sözleri CHP’liler için daima bir esin kaynağı olmuştu.
Daha sonraki yıllarda CHP içinde Mecliste bir Müstakil Grubun kurulması da partinin eleştirilerden yararlanma arzusunun bir işaretiydi. Amcam Hıfzırrahman Raşit Öymen o grubun üyesiydi, ve o yıllarda partili bakanlara yönelik eleştirilerinin dozu bir hayli yüksekti. O grup üyelerinin konuşmalarını merak edenler Meclis zabıtlarını okuyabilirler.
Türkiyenin demokrasi ve özgürlükler alanında yaşadığı sorunların giderilmesinde Partimize büyük görev düşmektedir. Bu görevi yerine getirirken pari içindeki eleştirilere tahammül göstermek etkinliğimizi arttıracaktır. Kuşkusuz parti disiplinini korumak bütün demokratik ülkelerde önemli bir görevdir. Ancak bunu yaparken farklı düşünceleri savunanları suçlamaktan kaçınmak da önem taşımaktadır.
Birkaç gün önce, yıllarca Partimizin her kademesinde başarıyla görev yapmış, İl Başkanlığı, Parti meclisi ve MYK üyeliği, Milletvekilliği, Meclis Başkan. Yardımcılığı gibi önemli görevleri başarıyla yürütmüş arkadaşımız Yılmaz Ateş’in bir televizyon programında dile getirdiği bazı görüşler nedeniyle ve imzasız bir mektupla partinin il Disiplin kuruluna ihraç talebiyle sevk edildiğini üzüntüyle öğrendim. Birlikte çalıştığımız yıllarda etnik köken, din ve mezhep farklı gözetmeksizin Atatürk’ün düşünceleri ve partimizin temel ilkeleri doğrultusunda sarf ettiği başarılı çalışmaların tanığı olarak bu değerli arkadaşımıza yöneltilen suçlamaları şaşkınlıkla karşıladım.
Türkiye’de demokrasinin ve özgürlüklerin teminatı olan Partimizdeki bütün yetkili arkadaşlamızın bu konuyu özenle ve Partimizin ve çağdaş demokrasinin geleneklerine uygun biçimde değerlendireceklerine ve bütün siyasi partilerimiz için güzel bir örnek oluşturacaklarına inanıyorum.


Bu belge Belgeler arşivinde bulunmaktadır.