Onur Öymen’in BEA TV – 11 Ocak 2013

Kimin tarafından yapılırsa yapılsın, kime karşı olursa olsun, gerekçesi ne olursa olsun biz şiddet hareketlerini, cinayetleri daima kınamışızdır. O bakımdan hiçbir cinayeti mazur görmek mümkün değildir. Bu olayın ayrıntıları Fransa tarafından en kısa sürede tespit edilmesi lazım, sorumluların yakalanması lazım, yargılanmaları ve cezalandırılmaları lazım. Ne yazık ki Fransa Türklere, Türkiye’ye yönelik siyasi cinayetleri az olmayan bir ülkedir. Özellikle ASALA teröristleri orada büyükelçilerimizi öldürmüşlerdir, diplomatlarımıza saldırmışlardır, yaralamışlardır, Başkonsolosluğumuzu işgal etmişlerdir. Paris maalesef bir özgürlük ortamı adı altında bu gibi cinayetlere sahne olan bir şehir olmuştur. Fransızların bu konularda daha titiz ve dikkatli olmalarını bekliyoruz. Bir taraftan da terör örgütlerinin ülke topraklarında faaliyet göstermelerini engellemelerini bekliyoruz, Fransa bildiğiniz gibi, daha önce PKK’yı yasaklamıştı AB de yasaklamıştı, bu yasağa rağmen bir terör örgütü hala Fransız topraklarında faaliyet gösterebiliyorsa bu da ayrıca düşünülmesi gereken bir konudur

Kim yapmıştır, niçin yapmıştır, amaçları nedir? Bunlar bilinmeden yapılacak tüm yorumlar spekülasyon olur.

Hükümetin temsilcilerinin bir terör örgütü ile müzakere etmesi son derece yanlıştır. Başka hiçbir ülke terör örgütü silahları kesinlikle bırakmadan bunu yapmıyor. Hatta İspanya geçmiş tecrübelerin etkisi ile şimdi ETA terör örgütü bir daha silaha başvurmayacağını ilan etmesine rağmen İspanya başbakanı  Rajoy, teröristlerle biz aynı masaya oturmayız, terörle görüşmek demek onların hiç değilse kısmen haklı olduğunu kabul etmektir, diyor. O bakımdan terörle müzakereyi yanlış buluyorum. Yılardır biz CHP olarak elinden silahı bırakmayan, silah zoru ile çözüm dayatmaya çalışan teröristlerle müzakere edilmez, mücadele edilir görüşünü savunduk. Şimdi bu görüşten Türkiye’nin maalesef çok uzaklaştığını ve kamuoyunda da geniş bir destek bulduğunu görüyoruz. Vaktiyle Türkiye’nin tek taraflı taviz vermesini ön gören teklifler yapıldığında Kıbrıs konusunda, Ermeni konusunda, bugünkü ver ve kurtul lobisi o zaman da ‘aman kabul edelim de bu dertten kurtulalım’ diyordu. O nedenle tek taraflı taviz vermeyi alışkanlık haline getiren, bunu uygun gören bir çevre Türkiye’de maalesef vardır. Bunları basında, medyada ve siyasette de görüyoruz. Bu üzüntü vericidir. İmralı’ da terör örgütü ile görüşen bazı siyasi parti temsilcilerinin dün akşam televizyonda yaptığı konuşmalara bakarsak görüyoruz ki, onların beklentisi bir anayasa değişikliğidir. Yani sadece kendileri ile ilgili bir takım düzenlemeler, İmralı koşullarının iyileştirilmesi gibi konuları hiç dile getirmiyorlar, anayasayı değiştirmek istiyorlar. Atatürk’ün yaptığı en büyük reform olan Türk milleti, ulus devlet kavramına karşı çıkıyorlar. Hangi etnik kökenden, dinden, mezhepten gelirse gelsin tüm vatandaşlarımızın Türk olduğu anlayışına açıkça karşı çıkıyorlar. Bu 1924‘ten beri bütün anayasalarımızda yer alan önemli bir maddedir. Anayasada vatandaşlık bağı bulunsun yeter diyorlar, Türk lafı geçmeyecek.

CHP’nin tutumundan memnun olduklarını söylüyorlar. Bu da bizim için son derece düşündürücüdür. CHP içinde bazı ulusalcıların tutumundan rahatsızlar ama parti olarak tutumunuzdan memnunuz diyorlar. Şimdiye kadar hiçbir terör örgütü veya uzantısı CHP’nin tutumundan memnunuz lafı etmemişti benim hatırladığım kadarıyla. İlk defa bu lafı duyuyoruz. Aynı zamanda anayasal vatandaşlık kavramı kabul edilsin diyorlar ve maalesef bunu bizim partimizden de savunan arkadaşlar var. Bir akil adamlar komitesi kurulsun diyorlar, bunu savunan arkadaşlar da oldu partimizden. Yani bu tesadüfleri hayretle karşılıyoruz.

Bir kamuoyu oluşturulmaya çalışıldığı muhakkak. Bir algı yönetimi söz konusu. Bazı şehit ailelerini konuşturup işte bütün şehit aileleri böyle düşünüyor diyerek tüm şehit ailelerinin terörle müzakereyi normal, olumlu karşıladıkları izlenimini yaratmak istiyorlar. Bunlara dikkat etmek lazım çünkü bu tip siyasi operasyonlarda en çok dikkat edilmesi gereken şey kamuoyunun nasıl yönlendirilmeye çalışıldığıdır. Açınız büyük televizyonları her akşam bu sürecin doğru ve haklı olduğunu savunan insanlarla dolu ekranlar. Aksi görüşü savunan kimseye hemen hemen hiç rastlayamazsınız. Kamuoyunu terörle müzakereye alıştırmaya çalışıyorlar. Terörü bitirmek için terörden medet umacağız, terörü bitirmek için terörle anayasa pazarlığına girişeceğiz, dünyada hangi ülke vardır ki terörü bitirmek için anayasası üzerinden pazarlık yapsın? Ne yazık ki terörle mücadeleyi kendileri açısından şiddetle reddeden ve müttefiklerimize de bunu hiçbir zaman önermeyeceğiz diyen ABD’li  siyaset adamları şimdi bu İmralı sürecini desteklediklerini söylüyorlar. Bunu da tarihe not düşüyoruz.


Bu belge Belgeler arşivinde bulunmaktadır.