BEA TV – 23 Ağustos 2012 – Onur Öymen’le mülakat

Terör Türkiye’de can alamaya devam ediyor. Çok sayıda askerimiz şehit oluyor, çok sayıda vatandaşımızı teröre kurban veriyoruz. Bunlar kendi siyasi amaçları için masum insanları, çocukları katletmekte hiçbir sakınca görmüyorlar.

Teröre doğru teşhis koymalıyız, nereden kaynaklanıyor, niçin oluyor? Bunun çaresini de serin kanlılıkla düşünmek ve bulmak gerekir. Bunu yapmak çok zor değil ama siz sadece güncel olaylara endekslenirseniz, sadece terörü lanetler, sadece terör cenazelerine katılarak tepkinizi gösterirseniz bunlar terörü önlemeye yetmez.

Gaziantep’teki terörist saldırının mesajı şu: şimdiye kadar terör olmayan yere de terörü yayabiliriz, sadece askerleri değil, sivil hedefleri de vurabiliriz, her yerde bizim toplumu sarsacak bir eylem yapma gücümüz, imkanımız vardır . Devletin olanakları, istihbaratı, gücü, bizim Türkiye’nin herhangi bir yerinde eylem yapmamamızı engelleyemez. Siz bizim taleplerimizi yerine getirmezseniz biz bu eylemleri sürdürürüz.

Bazen bir eylem oluyor halk tepki gösteriyor, birkaç gün sonra unutuluyor. Yeni bir eylem olana kadar, nasıl uzlaşırız, dağdakiler kardeşlerimizdir, yok efendim barışçı bir çözümü nasıl buluruz diye düşünülüyor. Yeni bir eylem olunca yine teröre tepki doğuyor. Birkaç gün sonra unutulunca yine bir yumuşama dönemi başlıyor. Bu sarmaldan kurtulmak lazım.

Türkiye’de gündem çok çabuk değişiyor. Birkaç gün önce olan olayları unutuyoruz. Şemdinli’de olan olayları unuttuk. Çukurca’da olan olayları unuttuk, oradaki karakolumuzun basılmasını unuttuk. Bunlar yanlış şeyler. Terörü daima bir bütünlük içinde göreceksiniz. Bir olayın etkisiyle düşünmeyeceksiniz, sürekli olarak nasıl çare buluruz diye düşüneceksiniz. Bu bir kriz yönetimi gerektiriyor. Maalesef hükümet uzunca bir zamandan beri kriz yönetimi konusunda yeterince başarılı olamadı. Kriz nasıl yönetilir bunu tam kestiremiyorlar ve bu krize yol açan aktörleri, özellikle sayın başbakanın da dediği gibi bu krizi körükleyen, destekleyen dış çevreleri, ülkeleri açıkça karşılarına almaktan çekiniyorlar. Bunu yapamadığınız sürece terörle mücadelede başarılı olmak zordur.

Basın da bu havayı yaratıyor. Bak işte cenazede bir araya geldiler, ne iyi oldu, bir araya gelseler bunu çözerler falan. Bence bunlar son derece yanlış izlenimler ve değerlendirmeler. Terörle mücadele hükümetin görevi. Siyasi partilerin görevi değil. Siyasi partilerin emrinde istihbarat gücü yok, polis gücü yok, asker gücü yok.  Siyasi partiler ancak fikir verebilirler, uyarırlar, denetlerler, eleştirirler. Bir araya gelseler ne konuşacaklar? Şu dağda şöyle bir tedbir alın mı diyecekler? Bir tek şey olabilir ki, esas kaygı verici olan şey de odur: siyasi partiler  bir araya gelsin görüşelim denmesinin bir tek anlamı var: biz teröre mücadele ile değil de müzakere ile çare arayalım, siyasi çözüm bulalım. Aynen bazı yabancı ülkelerin Türkiye’ye dayatmaya çalıştığı gibi… Terörün hangi talepleri yerine getirirsek, hangi siyasi tedbirleri alırsak, hangi tavizleri verirsek, anayasada hangi değişiklikleri yaparsak bunları tatmin ederiz ve terörden vazgeçirebiliriz. Bu bence son derece yanlış bir yaklaşım. Dünyada bunu böyle yapan yok. Dünyada hangi ülke terörü müzakere yöntemiyle bitirmiş? Terör mücadele yöntemiyle bitirilir ancak. Terör bittikten sonra alınacak tedbirler vardır, gerekirse af düşünülür, başka şeyler düşünülür ama terör bitmeden, teröristler silahla size siyasi çözüm dayatma ısrarından vazgeçmeden çözüm bulunamaz. Türkiye’ye bunu dayatmak isteyenler Türkiye’nin temel çıkarlarından teröristlerin istediği doğrultuda vazgeçmesini isteyenlerdir. Diyorlar ki siyasi çözüm bulun. Ne demek bu? Ne istiyor teröristler? Efendim kendi parlamentomuz olacak, kendi hükümetimiz olacak, kendi askeri gücümüz olacak, ekonomimiz olacak, spor teşkilatımız olacak, yani devlet içinde devlet olacağız, bunu kabul edin diyorlar, ki terör bitsin. Bunu kabul etmeyeceksek bunlarla nasıl, niçin masaya oturacaksınız? Masaya oturalım dediğiniz siyasi partilerden bir tanesi geçen gün televizyonlarda da gördük, terörle kucak kucağa. Bir yerde mecliste terörün sözcüsü gibi. Onlarla masaya oturarak ne yapmayı amaçlıyorsunuz? Olsa olsa onların dile getireceği teröristlerin taleplerini müzakere edelim demektir bu. Başka ne anlama gelir? Örneğin, nedir BDP ile MHP’nin ortak noktası? Mecliste bir araya geldiler diyelim bunlar neyi konuşacaklar? CHP ile BDP’nin ortak noktası var mıdır? Bence olmamalıdır. AKP ile nedir ortak nokta? Bir araya gelme fikri öyle bir mucizevi çözüm getiriyor ki, insanın aklına, bu siyasi liderler bir araya gelseler bu iş çözülecek. Nasıl çözülecek acaba?

Oysa söylenmesi gereken şudur: Siz Kuzey Irak’a harekât yapmak için Meclisten yetki aldınız neden hala yapmıyorsunuz? Neden kara harekatı yapmıyorsunuz, Kandil’i temizleyemiyorsunuz? Bunu demek için partilerin toplanması mı gerekiyor? Bunu herkesin yaptığı gibi, medyalar önünde de söyleyebilirsiniz. Muhalefet bunu yapar. Muhalefetin siyasi partiler bir araya gelsin demesinin bir tek anlamı olabilir benim anlayışına göre, gelin bir siyasi çözüm üzerine anlaşalım. öyle talepleri var ki PKK’lıların, onları yerine getirirsek bakarsınız ateş keserler, terörden vazgeçerler. Bunu mu demek istiyorsunuz? Muhalefet partisine düşen görev bu mudur? Üstelik terörü destekleyen bir siyasi parti ile masaya oturmayı nasıl önerirsiniz? İspanya’da terörü destekleyen parti vardı Herri Batasuna, İspanya’da hangi siyasi parti bunlarla masaya oturdu, kim bunlarla çözüm aradı? Tam tersine İspanyol Yüksek Mahkeme hakimi Baltazar Garzon, bu partiyi kapattı ve sorumlularını mahkum etti. Siz nasıl terörü bu kadar açıkça destekleyen bir parti ile çözüm arayalım dersiniz?

Şu anda Türkiye’deki durumun dünyada hiçbir benzeri yoktur. Bir komşu ülkeden terörist saldırı olacak, terörist saldırıya uğrayan ülke, oradaki terör üslerini bertaraf etmek için harekete geçmeye kalkıştığında bir büyük devlet diyecek ki yapamazsınız. Böyle bir şeyin dünyada örneği var mı? Bunu kimse söyleyemiyor. Çünkü bunu söylediğiniz zaman yapılan bu haksızlığa direnmeniz lazım. Diyeceksiniz ki, komşu ülkeden benim ülkeme terörist saldırı oluyor ben onu bertaraf etmek için hukuki gerekçem var, meclisten yetki almışım ama bir kara harekatı yapamıyoruz.  Yapamıyoruz çünkü ABD sizin bir kara harekatı yapmanızı engelliyor ve siz de ABD’ye hayır diyemiyorsunuz, cesaretiniz yok. ABD’ye başka sebeplerden ihtiyacınız var. ABD kara harekatı yapmayın, size hava istihbarat yardımı veriyoruz diyor. Dünyada hangi terör eylemi sadece hava harekatı ile bitirilmiştir? Bir tane örnek var mı? Yani 2007- 2008 yılından beri hava harekatı yapıyorsunuz, terörün karargahını vurabildiniz mi? Belli ki,  aldığınız istihbarat sizin can alıcı hedefi vurmanızı sağlayacak nitelikte değil. Sizin elinizde yetki var, imkan var, askeri gücünüz var, bundan önceki hükümetler  döneminde Irak’a 32 kere kara operasyonu yapıldı  ve PKK bitme noktasına getirildi. 2002 yılında bizim 1 yılda verdiğimiz şehit sayısı altıydı.  Şimdi ayda verdiğimiz şehit sayısı bunun birkaç misli. Niye o zaman o noktaya gelmiştik de şimdi yapamıyoruz bunu? Çünkü o zaman biz kara operasyonu yapıyorduk. itiraz eden devletler çıkıyordu, tepki gösterenler oluyordu, basında eleştiride bulunanlar oluyordu ama Türk hükümeti hiç bunlara kulak asmadan operasyonu yapabiliyordu. Şimdi niye yapamıyoruz? Bir kere yapmaya kalktı Türkiye, 2008 yılında ve hemen ABD müdahale etti. ABD savunma bakanı demeç verdi, derhal askerlerinizi geri çekin, yoksa hava istihbaratını da keseriz dedi. Düşünebiliyor musunuz? Buna hayır diyecek kimse yok. Muhalefet, biz size Mecliste bu yetkiyi verdik niye kullanmıyorsunuz, diyecek. Bunu diyeceğimize biz diyoruz ki gelin siyasi partileri masanın etrafını oturtalım ve bu işi çözelim. Yani hangi tavizleri istiyorlar bakalım, anayasada yasalarda ne yaparsak bunlar tatmin olur, bunu araştıracağız.

Eğer sayı başbakan yabancı ülkelerin engellemesine göğüs gererek, Kuzey Irak’ terörün kökünü kazıyacak, merkezini bertaraf edecek bir harekata karar verirse, onu eyleme geçirirse o zaman bütün vatandaşlar başbakana destek olur. Kim der  ona efendim sakın yapmayın bırakın terör orada yaşamaya devam etsin. Burada konuştuğumuz sonunun bir adım ötesi de var. ABD niçin hayır diyor? Türkiye’ye kötülük yapmak için mi, yoksa orada başka menfaatler mi var? Bunu bizim doğru anlamamız lazım. ABD orada terörün varlığını sürdürmesini nasıl göze alabiliyor? Belli ki Türkiye bir harekat yaparsa Kuzey Irak’taki dengelerin değişeceğini düşünüyor. Barzani’nin etkinliğinin azalacağını, Barzani’nin Kerkük üzerindeki projelerini hayata geçirmeyeceğini düşünüyor. ABD’nin Kuzey Irak üzerinden bütün bölgeye, özellikle İran’a yönelik stratejik hedeflerine zarar vereceğini düşünüyor. ABD niçin Türkiye’nin  Kıbrıs’a çıkmasını istemiyordu? Oradaki Türklerin ölmesini mi istiyordu ABD?  Hayır. Kıbrıs’ta başka stratejik menfaatleri var. Kıbrıs bütün Orta Doğu için stratejik bir ada. Türkiye’nin o stratejik adada etki sahibi olmasını istemiyordu. ABD ve İngiltere’nin bölgeye yönelik faaliyetlerini kısıtlayıcı bir rol oynamasını istemiyordu. Aynı şekilde Kuzey Irak’ta Türkiye’nin ABD’nin uzun vadeli, stratejik menfaatlerini bozucu bir rol oynamasını istemiyor. Onun için terörün orada varlığını sürdürmesini göze alıyor. Dünya’nın neresinde var böyle bir şey? Stratejik menfaatleriniz gerektiriyor diye siz bir ülkenin bir bölgesinde terörün varlığını sürdürmesine karşı çıkmayacaksınız ve Türkiye de buna bir şey demeyecek.

Obama ile görüştüğünüz zaman başbakan bunu anlatacak, diyecek ki bu çok ciddi bir iş, ben artık halkıma anlatamıyorum, sizin bizim oradaki terör örgütünü bertaraf etmemizi engellemenizi halka anlatamıyorum. Bakı vaktiyle %53 olan Türk halkının ABD’ye desteği, bugün %9’a düştü, desteği kaybediyorsunuz. Türkiye’nin dostluğunu kaybediyorsunuz. Ben ne dersem diyeyim Türk halkı sizi destekleyemez. Siz neden bizim terörle mücadelemize engel oluyorsunuz? Bunu soracaksınız. Bazıları diyor ki 1 Mart tezkeresini kabul etseydik, 10-15 km girecektik Irak’ın Kuzeyine, terörle mücadelede başarılı olacaktık. O müzakereler sırasında bile ABD hiçbir aşamada Türkiye’nin Kandil’e kadar gidip de PKK’yı tamamen tasfiye etmesine razı olmamıştı. Tek razı olduğu şey sınırın birkaç kilometre içerisine girmemiz yani terörle yan yana yaşamamız. 300 km’lik bir sınırda terörle yan yana yaşarsanız nasıl o 300 km’yi tutacaksınız? Niye oradaki terörü tamamen bertaraf etmeyelim? Bunu söyleyecek cesarete sahip insan  çıkmıyor ortaya. Muhalefet, basın bunu söyleyecek. Bugün bir ABD heyeti Türkiye’deydi. Bu konuyu görüşüyorlar, Bunu niye soramıyorsunuz? En üst düzeyde konuşulacak konu budur.

Vaktiyle, bizim zamanımızda muhalefet soruyordu bunları. Biz bunu kaç defa mecliste dile getirdik. CHP olarak yılarca dedik ki elinden silahı bırakmayan, silah zoruyla siyasi çözüm dayatmaya çalışan, hatta anayasayı değiştirmeye çalışan bir örgütle müzakere edilmez mücadele edilir dedik. Yani hiçbir aşamada bizim dönemimizde, Sayın Baykal’ın genel başkan olduğu dönemde, biz terörle müzakereye razı olmadık. Ama şimdi bakıyoruz terörle müzakereye razı olunabileceği mesajları veriliyor. Bunlar bizi rahatsız ediyor. Terör tamamen bitmeden sanki bir genel af çıkarılabilirmiş izlenimi yaratılıyor,  öze ilişkin taviz verilebileceği izlenimi yaratılıyor. Verilecek bazı tavizlerle terörün yatıştırılabileceği, teskin edilebileceği düşünülüyor. Siz her taviz verdiğinizde terör daha da artıyor. Dediler ki Kürtçe televizyon olsun bakın terör nasıl bitiyor, oldu işte bitti mi? Buna benzer kaç tane taviz verildi ve terör bitmedi daha da arttı. Af çıkartsanız daha da artacak. Ben örnek verdim mecliste, dedim ki, Franko’nun ölümünden sonra İspanya’da teröristlere af çıkarıldı. Bundan 4 yıl sonra terör 10 misli arttı.

Hükümetin izlediği politika şu: terörle Türkiye’de mücadele edelim, Kuzey Irak’ta da hava operasyonları ile ne yapabileceksek yapalım, ABD istihbaratından yararlanalım, ama ABD engellediği sürece bir kara operasyonu yapmayalım. Irak’ı da fazla zorlamayalım. Aslında Kuzey Irak’tan terörü bertaraf etmek Irak Hükümetinin görevi. Şimdi siz bana bir ülke gösterin, desin ki Irak’ın Kuzey Irak’ta PKK’yı tasfiye etmemesi son derece yanlıştır, uluslararası hukuka aykırıdır, BM kararanlarına, Irak anayasasına aykırıdır, Irak hükümetini kınıyoruz, diyen bir ülke çıkıyor mu? ABD, İngiltere, herhangi bir Avrupa ülkesi çıkıyor mu? Türkiye Nuri Bilge Ceylan’ın söylediği gibi güzel ve yalnız bir ülkedir. Biz Kurtuluş Savaşında da yalnızdık. Kim bize destek oldu ki? Türkiye’nin coğrafyası bizi yalnızlığa yönlendiriyor çünkü her devletin bölge ile ilgili başka menfaatleri var. Bölgemizde petrol var, değerli su kaynakları var. Rusya hariç, Avrupa’da toprakları en büyük ülke Türkiye. Ülkemiz nüfus açısından Almanya’dan hemen sonra geliyor. Böyle bir ülkenin tam bağımsız ve egemen olması kimsenin tatlı rüyası değil.. Daima bir sorunu, bir gailesi olmalı Türkiye’nin. Kıbrıs, Ermeni Meselesi, Kürt Meselesi, Patrikhane Meselesi. Her gün bir sorunu olacak ki Türkiye’yi sıkıştırmak istediğiniz zaman bunu kullanacaksınız.

Kimse Türkiye’nin tam anlamıyla egemen, bağımsız, meselelerini kendi çözen, barışçı, kimsenin topraklarına gözü olmayan ama kimsenin de kendi topraklarına yönelik saldırıda bulunmasına göz yummayan bir ülke olmasını istemiyorlar. Sayın Başbakan Irak Başbakanı Maliki’yi sürekli olarak suçluyor ama dikkat edin bu suçlamalardan hiçbirinde niçin Kuzey Irak’tan PKK’yı tasfiye etmiyorsunuz yolunda bir eleştiri yok. Niçin Şiilerle Sunniler arasında eşit davranmıyorsunuz? Haşimi’yi niçin cezalandırmak istiyorsunuz? Tamamen Irak’ın iç politikasıyla ilgili laflar. Orada Barzani’yi el üstünde tutuyoruz. Barzani’nin elinde askeri güç var. Dünyada hangi ülkede birden fazla ordu var? Orada Irak ordusu var, Barzani ordusu var, Talabani ordusu var, Şiilerin ordusu var. Almanya da federal devlet, Bavyera ordusu var mı? ABD de federal devlet, Kaliforniya ordusu var mı? Herkes Irak’ta bunca orduyu meşru görüyor. Bir tek Lübnan’da var, bir Lübnan ordusu var, bir de Hizbullah’ın ordusu var Şii. Hizbullah’ın hem mecliste milletvekilleri var hem de arazide ordusu var. İşte bu bölgenin gariplikleri bunlar. Suriye’de de aynı şey oluyor. Suriye’de bir Suriye ordusu var bir de oradaki Kürtlerin PKK yanlısı, silahlı gücü var. Böyle bir devlet olur mu?

Bunları konuşmak lazım. Ama biz sadece hangi tavizi verirsek Kürt militanları, PKK’yı tatmin ederiz, bunu tartışıyoruz. Aynen Kıbrıs’ta neyi verirsek Kıbrıs meselesini çözeriz bunu tartıştığımız gibi. Ver ve kurtul politikası budur. Kıbrıs’ta ver ve kurtul lobisi vardı. Bu Kürt konusunda da ne isterlerse verelim de bu işten kurtulalım. Ermeni konusunda, Patrikhane konusunda ne isterlerse yapalım kurtulalım. Şunu bileceksiniz siz verdikçe karşınızdakiler daha fazlasını isterler. Sizin vereceğiniz tavizler bitmez. Bunu anlamak için biraz tecrübe lazım. Ama bazı insanlarımız da düzenimiz bozulmasın, varsın ülke temel konularda taviz versin diyor, işte bu yanlıştır. Milli çıkarlara sahip çıkmak hepimizin görevidir. Kim engel oluyorsa Türkiye’nin Kuzey Irak’tan PKK’yı tasfiye etmesine ona kulak asmayın ülkenin çıkarının gereğini yapın. Yapamayacaksanız meclisten niye yetki aldınız? Bunu yapacak gücünüz yok idiyse, cesaretiniz yok idiyse niçin meclisten yetki aldınız? Şehit haberleriyle sarsılıyoruz kaç ocağa ateş düşüyor Türkiye’de bunu görmek lazım.

Sinekleri tek tek öldürerek bataklığı kurutamazsınız. bataklığın kendisini kurutmanız lazım. Dünyada bana bir tane örnek gösteriniz efendim şu ülkede de bu işler böyle oldu diye. Bir ülke komşusundan gelen terörle mücadele etmek istiyordu büyük devletler engel oldular, var mı böyle? Geçmişte örneği var, Girit’de böyle olmuştu. Osmanlılar 1897 savaşını kazanıyorlar, savaşın galibi Osmanlılar ama sonra  Girit’de siyasi ayaklanmalar oluyor, köyleri basıyorlar, Türkleri öldürüyorlar, Türk ordusu bunlarla mücadele etmeye kalkışınca büyük devletler engel oluyor. İstanbul hükümetine büyük baskı yapıyorlar ve tavize zorluyorlar. En sonunda orada Türkyie’nin sadece bayrağı kalıyor, ondan sonra o bayrak da kalkıyor. Girit elimizden böyle çıkıyor. Girit’in kaybı büyük devletlerin silahlı ayaklanmalara karşı Türkiye’nin kendini korumasına engel olmalarının sonucudur. Yoksa bizim kaybettiğimiz bir savaşın sonucu değil. Asilerle, silahlı ayaklanmacılarla Türkiye’nin mücadele etmesini istemiyorlar.

Şimdi PKK’yla masaya oturalım da terörü çözelim diyenler var. Böyle bir şey olabilir mi? İnsanın aklına saygılı bir davranış mı bu? Bir parti terörle içli dışlı olmakta hiçbir mahsur görmüyor, onların bütün görüşlerini paylaştıkları belli. Bu olacak iş mi ? İspanya’da ETA terörünü desteklediği için kapatılan Herri Batasuna partisinin mensupları bile teröristlerle böyle sarmaş dolaş olmadılar. Siz ne yapmak istiyorsunuz? Dediğim gibi işin esasına bakmak lazım. Türkiye’nin kendini terörden korumasını engelleyen kimse esas onunla konuşmak lazım. ABD Kuzey’den Irak’a bir cephe açmasına izin vermediğimiz için bizi terörle terbiye ediyor, cezalandırıyor mu diyeceğiz? ABD terörün bize saldırmasına göz yumuyor çünkü biz onun istediğini yapmadık. bu ne demek? ABD’nin hakkı mı vardır bunu yapmaya? 1 Mart Tezkeresini kabul etmeliydik diyenler ABD’nin bu konuda hakkı olduğunu mu düşünüyor? Yani biz 1 Mart tezkeresini reddettiğimiz için Amerika bizim Kuzey Irak’ta terörle mücadelemizi engelleme hakkı mı kazanıyor? Bir müttefik ülke başka bir müttefik ülkenin terörle mücadelesini engelleyecek, bu akla aykırı. Nasıl bunu düşünebilirsiniz? Bu meclisin bileceği bir iş.

Hava istihbaratıyla bir sonuç alınabilseydi terör artacağına azalırdı, biterdi. Demek ki hava operasyonu yetmiyor. Peki bizim niye milli istihbarattan aldığımız hedefler yok? Niye biz kendi istihbaratımızla yapamıyoruz Kuzey Irak’taki operasyonlarımızı? Biz hiçbir ülkeye bilgi vermese bile kendi tespit ettiğimiz hedefleri havadan da olsa vurma hakkına sahip miyiz değil miyiz? Şimdi Irak’ta ABD yok. Genel Kurmay başkanı diyor ki Kandil’e operasyon için hükümet karar verecek, ABD izin verecek, halkımız da oradaki olacak kayıpları göze alacak. Peki ABD’nin izin vermesi ihtiyacı nereden çıkıyor? Irak’ta şu anda ABD askeri de yok. Hani Irak demokratik olmuştu? Demek ki Irak’ta söz sahibi olan Irak hükümeti değil,  ABD. O zaman Irak hükümetinin bağımsız bir devlet olduğu iddiası nereden kaynaklanıyor? Demek ki Irak bağımsız değil. Yani diyeceğim bu konuda tartışılması gereken çok şey var ama insanların bunları tartışacak cesareti yok.

Cinayet işleyen insanları desteklemek, onların sözcülüğünü yapak bir suç değil mi? Böyle bir şey olabilir mi? Bunu nasıl sineye çekiyorsunuz? Bunlarla  hükümetin temsilcilerinin Oslo’da masaya oturmaları normal mı? Bu yapılacak iş midir? Karşınızdaki binlerce insanın ölümünden sorumlu. Siz bunlarla masaya oturarak neyi amaçladınız? Biz bunları nasıl tatmin edersek terör meselesi çözülebilir, bu mu sizin politikanız? Büyük devletlere söz geçiremiyorsunuz, bunu yapacak gücünüz olduğu halde bunu kullanamıyorsunuz, bulduğunuz çareler siyasi çözüm yani terörü tatmin etmek. Teröristlerin bazı taleplerini yerine getirerek terörü bitirmek, işte bitiremediniz. Demek ki doğru yöntem değilmiş. Hatayı da kabul etmek lazım.

Vatandaşların da duruşunu ortaya koymaları lazım, Türkiye ne kadar demokratik bir ülkeyse, ne kadar demokrasi kaldıysa, herkes tavrını ortaya koymalı. Bu konuştuklarımızı niçin diğerleri söyleyemiyor, niçin gazeteciler yazamıyor, niçin televizyon programları, sizin gibi birkaç kanal hariç, bunları söyleyebilecek insanları ekrana çıkartmıyorlar? Niçin ekrana çıkanlar hükümeti üzmeyecek laflar söylemek zorunda hissediyorlar kendilerini?

İki ay oldu uçağımız düşeli ve iki aydan beri bunu kimse açıklamıyor. unutuldu ve şehit olan pilotlarımız maalesef şehit olduklarıyla kaldılar. Bunun sebebini bile anlayamadık. Füzenin izine veya uçaksavarın izine rastlayamadık. Teknik arıza mı, pilot hatası mı? Suriye vurduysa onun iddiası bu, biz kanıtlayamıyoruz. Mermi deliği olur parçalarda. Bizim kendi tespitlerimiz yok mu? Bu kadar parça bulundu, pilotlarımızın cesetlerini bulduk, hiçbirinde bir iz yok mu? Unutuldu.

Türkiye’nin Suriye’deki çatışmalara taraf olması  son derece yanlıştır. BM kararı yok elimizde. Sizden daha fazla orada taraf haline gelen ülke yok. Niçin Mısır ya da başka bir ülke devreye sizin kadar girmiyor? Sizin hedefiniz Orta Doğu’ya nizam vermek. Osmanlı etkisi yaratacağız bölgede, Sünnileri iktidar yapacağız Şiiler yerine, ABD kongresine sunulan raporlarda var. Türkiye’nin hedefi orada Müslüman Kardeşleri iktidar yapmak. Bizim görevimiz mi bu? Kısa bir sürede Esad gidecek, Müslüman Kardeşler iktidar olacak, Türkiye’yle içlidışlı ilişkiler kuracaklar falan. Bir de baktı ki öyle değil durum. Birçok muhalif grup çıktı ortaya. Cihatçılar, Al Kaide, Kürtler, PYD, vs. Bu çatışmalar yarın bitse kimin iktidar olacağını kestiremezsiniz. Muhalefet tek bir vücut halinde değil. Devrimci Suriye Ordusu diyorsunuz, bir de bakıyoruz ki orada paralı askerler var. El-Kaide var. El-Kaide terör örgütü orada silahlı mücadele yapanların içinde. Biz muhalefeti destekliyoruz derken El-Kaide’yi de mi destekliyoruz?

Suriye’de kimyasal silahlar var. Yetkililer dediler ki biz bu silahları muhaliflere karşı kullanmayacağız ama bir ülke bize karşı saldırıya girişirse ona karşı kimyasal silah kullanacağız. Açık bir tehdit. ABD diyor ki kimyasal silah kullanacağını görürsek müdahale ederiz. Kimyasal silah faktörü var. Bu işten en çok etkilenmesi gereken ülke İsrail. İsrail hiç parmağını oynatmadan bütün bu gelişmelerden menfaat sağlıyor. Ezeli rakibi olan Suriye perişan oldukça bundan İsrail kazançlı çıkıyor.

Dünyada BM’in Kimyasal Silahları Yasaklama Sözleşmesi var. Kimyasal Silahları yasaklama sözleşmesini imzalamayan ve onaylamayan ülkelerden biri Suriye’dir. İmzalamayan ve onaylamayan 7 ülke var. 3’ü bölgemizde. Biri Suriye, biri Mısır biri de İsrail. Niye imzalamamışlar? Kimyasal silahların gerektiğinde kullanılabileceği düşünülüyor çünkü. Bu kadar tehlikeli bir durum var Suriye’de. İran ve Irak’ta durum böyle değil. Tüm bunları düşünerek Türkiye mesafe koyacak, geri adım atacak. Bu kadar bu işlerin içine girmeyecek. Kamplara gelen mülteciler 100 bini bulursa Türkiye müdahale eder diyor Dışişleri Bakanı. 70 bini bulmuş zaten.

Daha fazla veya daha az. bakın I. Irak Savaşı sonrasından Saddam Hüseyin Kuzey’e doğru harekat yaptı. 14 gün içinde Türkiye’ye 460 bin Iraklı mülteci geldi ve 1 yıl Türkiye’de kaldılar. Kimse o zaman Irak’ı dümdüz ederiz demedi. Diyeceksiniz ki bu mülteciler yalnız Türkiye’nin meselesi değil. Diğer devletlere diyeceksiniz ki, madem ki siz orada Esad’a karşı ayaklanmacıları destekliyorsunuz  o zaman bu mültecilerin de sorumluluklarını paylaşın, alın bir kısmını kendi ülkenize götürün. Katar, Suudi Arabistan, ABD, Avrupa ülkeleri kabul ediyor mu bu mültecileri? Bakın Birinci Körfez Savaşından sonra Irak’tan 460 bin mülteci geldi. Bir çoğu Bati ülkelerine gitmek istediler. Tüm Batı ülkelerinin kabul ettiği toplam mülteci sayısı 1.000‘dir. onu da seçerek aldılar. Doktor, mühendis, kimyager, dişçi falan. 459 bini Türkiye’de kaldı. Siz şimdi niye diyemiyorsunuz ki alın mültecileri, yükü paylaşın diye? Neden? Bunlar tecrübesizliktir. Dış politikada tecrübe lazım. ABD 5 milyon dolar vermiş, bununla barındıracaksınız 100 bin kişiyi. Kamu düzenini bozuyorlar, bütün cankurtaranlar bunlara tahsis edilmiş, bir vatandaş yaralanmış cankurtaran yok. Taksiye biniyor, parasını ödemeden iniyor, Erdoğan’a gidin o ödesin diyor. Polisle orada çatışmaya giriyor. Türk bayrağını indiriyor, kendi bayrağını çekiyor. Bunları zaptı rapta almak lazım.

Türkiye ne yapmalı? Bir, bu çatışmalara Türkiye taraf olmaktan vaz geçecek. İki, kampları kontrol altına alacak. Üç, uluslararası hukuka uygun olarak diğer ülkelerle birlikte hareket edecek. Dört, kendine yönelik teröre öncelik verecek ve bunun kaynağı olan Kuzey Irak’taki terörü tasfiye edecek. bunun için ilgili ülkelerle, ABD ve Bağdat hükümeti ile çok ciddi müzakere yapacak, ya siz yapın bunu ya da ben yapacağım diyecek ve yapacak. Muhalefet partileri de bunu destekleyecekler. Kalkıp da Meclisteki partilerle masaya oturalım derseniz o zaman inandırıcı olamazsınız. O masaya oturdunuz ve terör çözülmedi o zaman siz de sorumluluk taşımayacak mısınız?


Bu belge Basın, Görsel Basın arşivinde bulunmaktadır.