Son Eklenenler:
- Kıbrıs’ta beklenmedik gelişmeler – Onur Öymen – Cumhuriyet Gazetesi – 18 Nisan 2025
- SPUTNİK AJANSININ ADANA MUTABAKATIYLA İLGİLİ SORULARINA KARŞILIK VERDİĞİM MÜLAKAT 27 OCAK 2019
- ODA TV’DEN NURZAN AMURAN’A VERİLEN MÜLAKAT 27 EKİM 2019
- 3 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının 99. yıldönümü Hakkında 25 NİSAN 2019
- CUMHURİYETTE “ ABD’NİN AMACI DEVLETÇİKLER OLUŞTURMAK” ADLI MÜLAKAT 24 AĞUSTOS 2019
- GAZETE DURUM’DAN BAHADIR SELİM DİLEK İLE MÜLAKAT “VETO HAKKINI SONUNA KADAR KULLANMALIYIZ 23 MAYIS 2022
- Cumhuriyet gazetesi Tuncay Mollaveisoğlu imzasıyla ve “Türkiye Geri Adım Atamaz” başlığıyla yayınlanan mülakat 22 TEMMUZ 2019
- ABD BAŞKANI TRUMP’IN AMERİKA’NIN 1987 TARİHLİ ORTA MENZİLLİ NÜKLEER SİLAHLAR ANTLAŞMASINI (INF) ASKIYA ALMA KARARIYLA İLGİLİ OLARAK SPUTNİK HABER AJANSINA VE BAŞKA YAYIN ORGANLARINA VERİLEN DEMEÇ 22 ŞUBAT 2019
- Türkiye’deki Demokrasi, İnsan Hakları, Basın Özgürlüğü ve Düşünce Özgürlüğü Alanlarındaki Eleştiriler Hakkında 21 KASIM 2019
- Erdoğan ve ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence görüşmesi ardından 18 EKİM 2019

Onur Öymen’in Dünya Kıbrıs Türkleri Vakfı II. Kongresi’nde Yaptığı Konuşma – 19 Nisan 2012
Çok teşekkür ediyorum nazik davetiniz için. Dünyanın çeşitli ülkelerinde çok önemli görevler yapan Kıbrıslı Türk arkadaşlarımızın böyle bir toplantıda bir araya getirilmeleri gerçekten son derece önemlidir. Biz hepinizi yalnız KKTC’nin değil, Türkiye’nin de birer büyükelçisi olarak görüyoruz. Bulunduğunuz ülkelerde tezlerimizi en iyi anlatacak insanlar sizsiniz. Şimdi algı yönetimi diye bir şey var, perception management. Bunun esası neyin doğru neyin yanlış olduğunu size başkaları söyleyecek siz de inanacaksınız. Bunu medyalar vasıtasıyla yaparlar. Dünyada yayınlanan bütün haberlerin %84‘ünün kaynağı EP, UPI, Reuters ve Associated Press. Dünyanın en önemli olayları nedir, o olaylara nasıl bakmak lazımdır, kim haklıdır, kim haksızdır, onları bu ajanslardan öğreniriz. Bu ajanslar da kendi ülkelerinin etkisi altında çalışırlar. Perception management neyin doğru neyin yanlış olduğunu insanlara, kitlelere, halklara kabul ettirme sanatı. Bunda da çok başarılı olduklarını itiraf etmemiz lazım. Biz haksız bir davayı savunmaya çalışan insanlar gibi gösteriliyoruz. Biz acaba hakikaten haksız bir davayı mı savunuyoruz? Yoksa haklı olduğumuz halde haksız gibi mi gösteriliyoruz? Öyle bir psikolojik hava içerisine sokuyorlar ki, yalnız Kıbrıs meselesinde değil, biz yanlış bir iş yaptık, bir kusur işledik, şimdi bunu telafi etmemiz lazım, telafi etmemiz için de taviz vermemiz lazım. Acaba böyle mi? Kıbrıs meselesini doğru anlayabilmemiz için Kıbrıs’ın dışındaki meselelerde ne oluyor ona bakmak lazım. Onda da aynı durum ile karşı karşıyayız. Kıbrıs’ta bzi haksız buluyorlar da Ermenistan meselesinde mi haklı buluyorlar? Ermenistan sınırlarını niye açmıyoruz? Çünkü Ermenistan Azeri topraklarının % 20‘sini işgal etmiş, 1 milyon Azeri kardeşimizi göçmen durumuna sokmuş. Şimdi biz de diyoruz ki çekilin topraklardan sınırı açalım. Hayır diyorlar. Biz burada haksız olduğumuz için mi bize baskı yapıyorlar? PKK meselesi, Kuzey Irak’ta Türkiye’ye gelip binlerce insanımızı öldürüyorlar, tasfiye edin diyoruz, etmeyiz, biz yapalım, hayır diyorlar. Haksız olduğumuz için mi? KKTC için patrikhaneye ekümenik baskı, Lozan’a açıkça aykırı. Hepsini birden düşündüğünüz zaman bu bölgede başka devletlerin stratejik menfaatleri, Türkiye’nin haklarını koruyan ve bölgede gerçek bir güç olan ülke haline gelmesi ile çakışıyor. KKTC konusunda baskı yapıyorlar çünkü onlar için çok önemli, stratejik değer taşıyan bir adayı biz deniz aşırı operasyon ile varlığımızı bildirmişiz, oradaki Türklerin can güvenliğini sağlamışız, onları tarihte ilk defa güvenle yaşayacak bir ortama kavuşturmuşuz. Peki binlerce Türk ölse daha mı iyi olurdu? Onu bilmem diyorlar. Bosna harekatından önce Sırpların Bosna’ya saldırılarında 200.000 kişi öldü. Bu işin siyasi çözüme kavuşturulması için hiçbir müdahale yapılmadan iki sene harcandı. Eğer başında bu müdahale yapılsaydı 200.000 insan hayatta olacaktı. Bunun diplomatik çözümünü yürütmekle görevli, uluslararası alanda ünlü bir siyasetçi Kanada’ya gidiyor, Kanadalılar diyorlar ki bu çatışmayı durdurmak için şunu yapmak lazım, insanlar ölüyor, adam da cevap veriyor, kim size söyledi bizim çatışmayı durdurmak istediğimizi, diye. Bu uluslararası ilişkilerin gerçekten çirkin yanı budur. Bilirsiniz ki uluslararası alanda herkes haklıyı, haksızdan ayırma, haklının hakkını verme, haksızı cezalandırma gibi bir yaklaşım içinde değildir. En etkili yöntem ise baskı yöntemidir. Baskıyı kime yapacaksınız? Haksız tarafa mı? HAyır. Baskıdan etkilenecek tarafa yapacaksınız. Kime baskı yaparsanız o geri adım atacaksa ona yapacaksınız. Haklıymış haksızmış mühim değil. Biz vaktiyle dışişleri bakanımızla İngiltere’ye gittik. O zaman Rifkind dışişleri bakanıydı. Bizi davet etti, evine gittik, akşam yemeği yiyoruz, dedi ki size çok samimi bir şey söyleyeceğim, bu Kıbrıs meselesi sürekli bizim önümüze geliyor, çoğu zaman iki tane seçenekle karşı karşıya kalıyoruz. Birinci seçenek son derece haklı, adil, insani, makul ama uygulanması zordur. İkincisi son derece haksızdır, gayri adildir, insani değildir ama uygulanabilir. İşte biz daima ikinci seçeneği seçeriz, dedi. Politika, uluslararası ilişkiler bu. Bazen biz şunu düşünüyoruz, efendim bize böyle haksızlık yaptıklarına göre acaba biz mi hatalıyız? Burada size Stockholm sendromunu hatırlatmak istiyorum. Bir tarihte banka soyguncuları bankayı soyup, rehine alıyor, birkaç gün onlarlar yaşıyorlar. Sonra o rehinelerin bir kısmı bu baskın yapan haydutlara aşık oluyor. Şimdi bizde böyle bir sıkıntı var. Maalesef bunu zaman zaman görüyoruz. Bir cins Stockholm sendromu yaşıyoruz biz. Ermeni konusunda bize baskı yapıyorlar birçok insan televizyonlarda izliyorsunuz, onlar haklıdır, biz haksızız diyorlar. Biz soykırım yaptık diyor. 69 tane Amerikalı bilimadamı, Bernard Lewis de dahil olmak üzere ortak açıklama yapıyorlar, gazetelerde de yayınlıyorlar bu olaylar soykırım değildir diye. Ermenistan eski başbakanı var Kaçaznuni diye, onun da 1923 yılında açıklaması var bu işten Türkler sorumlu değildir, bizim Taşnaklar sorumludur. Biz hayır, biz sorumluyuz diyoruz. Aynı şekilde KKTC’de biz haksızız, onlar haklı demek ki tek taraflı taviz vermeliyiz. Nedir bu? Stockholm sendromu. Patrikhane, Lozan’da olmadığı hakları istiyor, hakkı var insani açıdan vermek lazım diyoruz. Kuzey Irak’a harekat yapmayalım, yanlış olur diye. Tüm bunlar algı yönetimidir. Size baskı yoluyla doğru, haklı tezinizi savunmaktan, sizi mahrum edecekler. Şimdi biz bundan nasıl çıkarız? Önce içerde kendi haklarımızın bilincin varacağız. Haklarımıza sahip çıkacağız. Bize haksız baskılar yapanlara karşı durmasını bileceğiz. Mademki yabancılar bizden bunu istiyor, yapalım. Bunları siye diye zaten Sevr’e geldi Osmanlı imparatorluğu. Sevr’de de çok şey verdik, eğer uygulanabilseydi devlet diye de bir şey kalmadı ortada. Biz haksız olduğumuz için mi? Dünyada İran’a karşı yaptırımlar var, İran nükleer silah üretmeye çalışıyor. Suriye’ye karşı yaptırımlar var, kendi insanlarını katlediyor diye. Kuzey Kore’ye karşı yaptırımlar var, kıtalar arası füzeler üretti, tehdit oluşturuyor. Bunun örneklerini sayabiliriz. Bir ülkede çok büyük bir hata işlenmiş, uluslararası ilişkileri, barışı tehdit etmiş o ülkeye ambargo uygulanır. Siz bana söyler misiniz Kıbrıslı Türkler ne yaptı da size karşı ambargo uygulanıyor? Biz ne yaptık? Saldırıya mı geçtik Rumları adadan tasfiye etmek için, Akritas planını biz mi yazdık? 1963 Noel’indeki olayları biz mi yarattık? Nikos Sampson’u biz mi getirdik? Bugün şu anda dünyada KKTC kadar ağır ambargolara maruz bir tek ülke yoktur Kuzey Kore de dahil. Suriye de dahil, İran da. Hiçbirine karşı bugün KKTC’nin maruz kaldığı ambargolar uygulanmıyor. Uçak seferi yasak, turizm yasak, spor ambargosu, ticaret ambargosu. Dünya tarihinde bir tek yere spor ambargosu uygulanmıştır o da Sırpların Bosna’ya saldırması nedeniyle, 3 yıl için. Size 40 yıldır spor ambargosu uygulanıyor. Bir tek Kıbrıs Türk takımının bir Türk takımı ile maç aptığını duydunuz mu? Yasak. Sporcunuz ne yapmış sizin? Sizin kusurunuz hakkınızı korumak. Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’nda büyük bir kusur işleyerek, kendi haklarını, çıkarlarını, koruduğu gibi. Bu suç. Size biçtikleri rolden başka bir iş yaptınız siz, direndiniz. Türkiye de direndi, baskılara boyun eğmedi, askeri müdahale yaparak Kıbrıslı Trüklerin can güvenliğini korudu, işte bu suç. Biz İkinci Cenevre Konferansına gittik. Denktaş, Clerides falan. Orada İngiliz dışişleri bakanı Callaghan başkanlık yapıyor. Denktaş konuşuyordu o sırada biri geldi kulağına bir şey söyledi, adam kıpkırmızı oldu. Dedi ki şu anda aldığım bilgiye göre Türk ordusu Kıbrıs’ta ikinci harekata başlamıştır. Şu anda Kıbrıs Türk ordusunun esiridir. Ama yarın Türk ordusu Kıbrıs’ın esiri olacaktır. Biz sizi Kıbrıs’ta yaptığınız iş dolayısıyla esir alacağız diyor. Türkiye’nin ondan sonra başına gelenleri düşünün. Niçin? İnsanların canını korumak için ama stratejik açıdan başkalarının sahasına girmişsiniz. Haksız olduğunuz için değil onların menfaatine zarar verdiğiniz için suçlusunuz. Biz madem ki haklıyız, güçlüyüz, Türkiye ile birlikte de çok güçlüyüz o zaman niçin biz tek taraflı taviz verecekmişiz? Ne yapalım? Kazanımlarınızı muhafaza edeceksiniz. Ermenistan’ı anlatım %20‘sini işgal ediyor, kaç yıldır orada sonra beyanat veriyor Ermenistan cumhurbaşkanı bizim nesil bu toprakları elde etti, bizden sonraki nesil de Ardahan’ı alacak diyor. Dünyadan tepki var mı? Yok. İşgal ettikleri köylerden bir tanesini boşalttı mı? Hayır. Kimse onlara size yapılan baskı gibi baskı yapmıyor. Uluslararası topraklar hala bu toprakları Azeri toprağı olarak tanıyor. Ermenilerin buradan çıkarılması için en küçük bir baskı işittiğiniz var mı? Haklı olduğunuza inanıyorsanız hakkınızın karşısında duracaksınız. Karşınızdaki insanların önünde ezilmeyeceksiniz. Bizim cumhuriyetimizin temelinde yatan Lozan Antlaşması’nın özü budur. Biz ezilmedik .Baskı yaptılar, o sıkıntı içinde dik durduk. Dik durduğumuz için bu cumhuriyeti kurabildik ve bugüne kadar yaşatabildik. Size yapmasalar bize baskı yaparlar, çok da yaptılar. ABD ambargosunu düşünün. Silah ambargosu koydular yaklaşık 3,5 yıl bize bir tabanca vermedikleri gibi verdikleri silahları geri istediler. O kadar gaddarca uyguladılar ki bizim pilotlarımızın uçuş fırlatma iskemleleri yoktu. Bizim birçok pilotumuz bir kaza durumunda kendilerini fırlatamadıkları için şehit oldular. Buna rağmen boyun eğmedik, onlar geri adım attık. Aynen PKK ile mücadele ediyoruz diye Almanya bize askeri ambargo koydu. öyle bir tepki gösterdi ki Türkiye ve Türk halkı 3 hafta sonra kaldırmak zorunda kaldılar. Şimdi biz bu KKTC Türklerine uygulanan ambargoları sineye çekersek bunları kim düşünür kaldırmayı? Bu bir mesele haline getirmezsek, mücadelesini vermezsek kim yapar? Tanınma. Siz burada varlığınızı kanıtlamışsınız, demokratik bir devlet kurmuşsunuz, ben bunu biraz üzülerek söylüyoruz, şu anda Türkiye Orta Doğu’ya örnek olacak bir demokratik standartta değil ama siz öylesiniz. Dün bir arkadaşımız KKTC’de şu sıkıntılar var dedi, KKTC Türkleri şu anda daha demokratik bir durumda yaşıyorlar. Türkiye’de yok bu yargı bağımsızlığı, basın özgürlüğü. kadın-erkek eşitliği en üst düzeyde var, yani böyle bir demokrasi kurmuşsunuz dünyanın en karışık bölgesinde. Mısır, Tunus, Libya, Suriye hiçbiri gerçek bir demokrasiye geçemiyor. Eski otoriter liderleri devirdikten sonra bile onun yerine otoriter, dinci rejimler kuruyorlar. Müslüman Kardeşler geliyor. Sizin yaptığınızı kimse yapamamış. Bu takdir eden herhangi bir makale okudunuz mu? Sizin başarılarınıza tahammül edemiyorlar. Biz hiçbir ülkenin düşmanı değiliz, çifte standart uyguluyorlar, biz onlara kızalım, bunları söylemeye gerek yok. Bizim söyleyeceğimiz şu, anlıyoruz ki bu politikalarınızı kendi milli menfaatlerinizin gereği olarak yapıyorsunuz. Devam edin ama biz de kendi milli menfaatlerimizi koruyacağız, varlığımızı koruyacağız. Senin hoşuna gitsin diye ben burada kazandığım bağımsızlığı feda mı edeyim? Hangi ülke vardır ki başkalarının hoşuna gitsin diye kazandığı egemenliği feda etmiştir. Biz niye yapalım? Filistin – İsrail arasında herkes diyor ki iki devlet olsun, niye Kıbrıs’ta olmasın? Filistin ile İsrail arasındaki bu tezi savunanlar buradaki stratejik menfaatleri başka şeyi gerektirdiği için Kıbrıs çin savunmuyorlar. Türkiye bir NATO ülkesi, buradaki anlaşmalardan kaynaklanan haklarından yararlanarak buradaki soydaşlarımızı kurtarmak için müdahale etti diye ABD ve İngilizler, Kuzey’deki bütün askeri tesislerini güneye çektiler. İngiliz dışişleri bakanı Callaghan telefon ediyor Kissinger’a Türklerle savaşacağız diye, o da siz deli misiniz iki NATO ülkesi savaşır mı diye zor sakinleştiriyor. Biz buralardan bu noktaya gelmişiz. O zaman dünyanın bunu tanıması için çaba göstereceğiz. Gazeteleri okursanız, biz gazetelere inanıyoruz, siz inanıyor musunuz bilmiyoruz ama bütün dünya bize hayran. Bizim bakanlarımız, başbakanımız, dışişleri bakanımız omuzlarda taşınacak neredeyse. Şu hayran olanlardan bir tanesi de KKTC’yi tanısın bakalım. Madem o kadar seviyorsunuz. Bunu demeye teşebbüs eden devletlere öyle baskılar yaptılar ki zamanında 6 saat içinde geri adım attılar. Demek ki 6 saatlik bağımsızlıkları varmış. Şimdi o bakımdan biz bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Başkalarının hoşuna gitsin diye taviz vermekten vazgeçmeliyiz. Rumları Maraş’a alsak mı, şu mu, bu mu? Siz emin olun ki verdiğiniz tavizleri ceplerine koyacaklar hiçbir şey vermeyeceklerdir. Hiç vermediler bugüne kadar. Yunan parlamentosunda 1960 antlaşmalarının onaylanması sırasında tartışma olmuştu, milletvekillerinden biri kalkmış demiş siz ne yaptığınızın farkında mısınız, Hıristiyanlığın temel ilkesi Müslümanlardan alınan bir toprak hiçbir zaman geri verilmez. Adamlar Kıbrıs’ın tamamını Müslümanlardan alınan toprak olarak görüyor, zihniyet bu. Rum Kilisesi başkanının demeci var, Türklerle herhangi bir anlaşma imzalayacak insanın elleri cehennemde yanacaktır. Siz bu insanları tatmin etmek için tek taraflı taviz vereceksiniz. Niye? Dünya bizden öyle istiyor. Bazen Kıbrıslı arkadaşlarımız da söylüyorlar dünya duy sesimizi, haklı olduğumuzu anla diye. Anlasalar bile bu hakkı teslim edecek halleri yoktur. Dünyanın gerçekleri bu. Ama KKTC’de bir bağımsız egemen devlet var. Çare, 1. kendi içimizde birlik olacağız. Kıbrıslı Türkler kendi içlerinde bölünürlerse Kıbrıs davasına en büyük zararı bu verir. Böl ve hükmet politikası gibi. Karşı tarafı savaşla yenemiyorsan içinden böleceksin. Birbirine düşüreceksin. Türkiye’de Kürtlerle Türkleri nasıl birbirine düşürmeye çalışıyorlarsa Kıbrıs’ta da politika bu. Bazılarını destekleyeceksin öbürlerine karşı. Bu oyuna gelmeyeceğiz. 2. Türkiye ile KKTC arasında son derece sağlam bağlar olacak. Birbirimizi tam destekleyeceğiz. Türkiye başka menfaatleri zedeleniyor diye Kıbrıs’tan taviz vermeyecek. bakın bazıları diyorlar ben de şahit oldum bazı KKTC’li politikacılar, biz KKTC olarak Türkiye’nin AB üyeliğini engelliyoruz, hakkımız var mı? Verelim tavizi de Türkiye AB’ye girsin. Tamamen yalandır haberiniz olsun. Türkiye’nin AB üyeliğini engelleyen ülkelerden hiçbiri bugüne kadar Kıbrıs meselesi çözülürse bu üyeliği destekleriz dememiştir. Yani bunu bilin, fedakarlık etmeyin. Çözüm haksızlığa karşı direnmek. Hakkınızı korumak için direneceksiniz. Sizden istenen makul taviz diplomatik yöntemlerden olan, her iki taraf biraz adım atar ortada buluşursunuz, burada ortada buluşma emaresi yok. Siz Rum olsanız taviz verir misiniz? ABD, Rusya, AB sizin arkanızda, Bağlantısızlarla ilişkileriniz var. Herkes sizi tanıyor meşru devlet olarak, niye taviz veresiniz? Bunu halkına nasıl anlatır? Biz niye her gün biraz daha uzlaşır görünmek için taviz verelim? Masadan kalkan taraf biz olmayalım. Böyle bir laf yok. Masaya yapışılır mı? Biz Cenevre Konferansına gittik Turan Güneş’in bize ilk sorduğu soru masadan nasıl kalkılır dedi. Taraflar anlaşamazlarsa, öyle dedik. Hayır onu sormuyorum dedi. Yani ben masaya yumruğumu mu vuracağım, kağıtları mı atacağım, hiçbir şey söylemeden kalkıp gidecek miyim? Kalkmayı kafasına koymuş. Şimdi biz oradan buraya geldik. Kofi Annan Planı bir rezalet. Dünya tarihinde böyle bir plan hiç yapılmamıştır. Hiçbir ülkenin halkına tamamını okuma şansı verilmediği bir plan okutulmamıştır. Aranızda 1 kişi var mı tamamını okuyan? 9.000 sayfa. Denktaş da ben de okumadım dedi. Bize 200 sayfa verdiler altı boş kağıt, büyüklüğünü göstermek için. Ben de görmedim Kofi Annan Planını dedi. Bir sürü antlaşmadan bahsediliyor. Rumların Yunanistan ile yaptığı antlaşma, var mı bileniniz? Hiçbirini bilmiyoruz. Bilmeye bilmeye size bir planı oylattılar. siz de biraz da Ankara’nın telkini ile onayladınız. Eğer o plan yürürlüğe girseydi şu anda sizin bu topraklarınız yarıya inmiş olacaktı ve geri kalan topraklarınızda da 80.000 Rum olacaktı. Bu noktadan sonra Kıbrıslı Türklerin tek taraflı tavizde bulunması son derece yanlış olur. Tavizler karşılıklı olursa bir anlam taşır, ambargolar altında müzakere yapılamaz. Ben Kıbrıslı bir Türk olsam derim ki ambargo uyguladığınız sürece sizinle hiçbir masaya oturmuyorum Önce kaldıracaksınız ambargoları sonra konuşuruz. Bu bir milli davadır . Türkiye parlamentosunun KKTC konusunda oybirliği ile almış olduğu 3 tane karar var. Bir tanesi de bu iktidar zamanı. Daha ne istiyorsunuz? Arkanızda Türkiye’nin desteği var, hukuk var, toprak sizin, gücünüz sizin, ekonomik açısından eskisinden çok daha iyi durumdasınız, Kıbrıslı Türklerin nesi eksik? Yapmamız gereken bu Stockholm sendromundan, aşağılık kompleksinden kendimizi kurtaracağız. Eğer biz aynı zihniyetle hareket edersek hiçbir konuda dikiş tutturamayız. Her konuda biz haksızız. Ermeni konusu, terör, patrikhane. Avrupa Parlamentosu’nun 1988 yılından bugüne kadar Türkiye ile ilgili aldığı kararları okuyun. İçinde bir satır bulamazsınız ki şu konuda da Türkler haklıdır diye. Her konuda Türkiye haksız. Menfaati onu gerektiriyor. Tanınmak için elimizden geleni yapalım, tanınmasak da karalar bağlamayalım, burada reel politik ise biz burada varız, egemen, bağımsız demokratik bir ülkeyiz.
KKTC yerine Kıbrıs Türk Devleti dediğimiz zaman cumhuriyet kısmını çıkartmış oluyoruz. Cumhuriyet egemenlik sembolü, bağımsızlık sembolü. Bunu çıkarınca Kofi Annan Planı içindeki Kıbrıs Türk Devleti kavramını benimsemiş oluyorsunuz. Yani bir geri adım atıyorsunuz. Niçin atacaksınız? Niçin tek taraflı taviz vererek karı tarafı tatmin edebileceğinizi düşünüyorsunuz? Yani şimdiye kadar attığınız hangi adım üzerine karşı taraf karşılık vardı? Bu gibi söylem değişikliğine ben çok olumlu bakmıyoruz. Stockholm sendromu maalesef biraz bulaşıcıdır. Nerede biteceği belli olmaz. Türkiye’de de pek çok insan çıkıp bilim adamı sıfatı taşıyan veya gazeteci, siyasetçi çıkıp yabancıların her konuda haklı, bizim haksız olduğumuzu anlatıyorlar. Size baskı yapan insanları destekleyerek onlara hak vererek meselelerinize çare bulacaksınız. Yani fırtınaya tutulan bir gemi ağırlıklarını atarak yüzmeye çalışır, onun gibi. Osmanlı İmparatorluğu böyle diye diye sonuna getirdi devleti bu devirde medya çok etkili rol oynuyor. Medyaya hakim olan toplumun kanaatlerini de etkileme şansına sahip oluyor. Medyalar tarafsız bir şekilde görev yapabilseler sıkıntı olmayacak. Bunun çaresi de medyaya yabancıların hakim olmasını engellemek. Dikkat ederseniz başka ülkelerde de böyle olmuştur. Allende’yi devirmek isteyenler de Şili’nin en büyük gazetesini ele geçirmişlerdir. Hitlerin en önemli adamının işi bütün Alman basınını ele geçirmek olmuştur. Franfurt end Zeitung diye bir tek gazete kalmıştır. Onlar da Stockholm sendromuna karşı dirençli değillerdir, özel sektör gazeteyi satın alıp Hitlere hediye ediyor. Basını bir kere elde ettiğiniz zaman onun dışındaki görüşleri halka duyurmanızın imkanı olmuyor. Bereket daha o noktaya gelmedik. Ama bundan korunmamız gerektiğini peşinen söyleyelim. TR + vitamine ihtiyacımız var.
Bu belge Belgeler arşivinde bulunmaktadır.