Son Eklenenler:
- Kıbrıs’ta beklenmedik gelişmeler – Onur Öymen – Cumhuriyet Gazetesi – 18 Nisan 2025
- SPUTNİK AJANSININ ADANA MUTABAKATIYLA İLGİLİ SORULARINA KARŞILIK VERDİĞİM MÜLAKAT 27 OCAK 2019
- ODA TV’DEN NURZAN AMURAN’A VERİLEN MÜLAKAT 27 EKİM 2019
- 3 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının 99. yıldönümü Hakkında 25 NİSAN 2019
- CUMHURİYETTE “ ABD’NİN AMACI DEVLETÇİKLER OLUŞTURMAK” ADLI MÜLAKAT 24 AĞUSTOS 2019
- GAZETE DURUM’DAN BAHADIR SELİM DİLEK İLE MÜLAKAT “VETO HAKKINI SONUNA KADAR KULLANMALIYIZ 23 MAYIS 2022
- Cumhuriyet gazetesi Tuncay Mollaveisoğlu imzasıyla ve “Türkiye Geri Adım Atamaz” başlığıyla yayınlanan mülakat 22 TEMMUZ 2019
- ABD BAŞKANI TRUMP’IN AMERİKA’NIN 1987 TARİHLİ ORTA MENZİLLİ NÜKLEER SİLAHLAR ANTLAŞMASINI (INF) ASKIYA ALMA KARARIYLA İLGİLİ OLARAK SPUTNİK HABER AJANSINA VE BAŞKA YAYIN ORGANLARINA VERİLEN DEMEÇ 22 ŞUBAT 2019
- Türkiye’deki Demokrasi, İnsan Hakları, Basın Özgürlüğü ve Düşünce Özgürlüğü Alanlarındaki Eleştiriler Hakkında 21 KASIM 2019
- Erdoğan ve ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence görüşmesi ardından 18 EKİM 2019

Onur Öymen’in İzmir Balçova ADD Konuşması – 28 Nisan 2012
Sevgili arkadaşlar,
Öncelikle bu nazik davetiniz için hepinize içtenlikle teşekkürlerimi sunmak isterim. Bugün burada ulusal egemenlik kapsamında Cumhuriyet’in Türkiye’sinin nereye gittiği hakkında görüşlerimi paylaşmaya çalışacağım.
Türkiye’de son yıllarda endişe verici gelişmeler cereyan etmektedir. Hemen hemen her konuda gündem hızlıca değişse de birkaç başlık altında sizlere fikirlerimi sunmak isterim. Anayasa değişikliği ile sözlerime başlamak istiyorum. Anayasa değişikliği konusunu herkes bir veri olarak kabul etti. Efendim anayasa değişikliğini yapmak zorundayız. Niçin? Çünkü askeri anayasa yerine sivil anayasa getireceğiz. 1961 anayasası askeri anayasa mıydı? Darbeden sonra yapıldı. Kimse o anayasadan askeri anayasa diye söz ediyor mu? Etmiyor. Ama 82 anayasası askeri anayasa. Peki bu anayasa kaç defa değişmiş? Benim bildiğim 72 defa değişmiş. 72 maddesi değişmiş. Peki başlangıç noktası ile bugünkü noktası bir mi anayasanın? Anayasanın hangi maddeleri sizi rahatsız ediyor onları tartışalım, onları değiştirelim ve çağdaş bir anayasa haline getirelim. Amerikan anayasası 230 senedir yürürlükte. Dünyada neler değişti 230 senede anayasa değişmedi. Belçika anayasası, Belçika ortasından bölünmek üzere 1830 anayasası değişmedi. Üçüncü nokta, efendim anayasa askeri rejim zamanında hazırlandı. Peki Japon anayasası ne zaman hazırlandı? Japon anayasası 1947’de işgal kuvvetleri Mc Carter’ın hukukçu subayları tarafından hazırlandı. Peki Alman anayasası ne zaman hazırlandı? Alman anayasası 1948 yılında Londra’da içinde bir tane Alman’ın olmadığı işgal kuvvetleri tarafından hazırlandı. Tebliğ edildi adeta. Peki Bavyera anayasasını kim hazırladı? İşgal kuvvetlerinin subayları hazırladı. Yani şimdi bu açıdan bakacak olursanız dünyada pek çok örnek var. Bir kere bunları tartışmaya açmak lazım. Yani birisi kalkıp da Japon anayasası değişsin dedi mi? Değişmiyor. Yani 1947‘den beri değişmiyor. Şimdi efendim özendiğimiz anayasalar. Biz diyeceğiz ki bir başkanlık sistemine geçelim. Evet açıkça başbakan söylüyor. Peki bu başkanlık sistemi Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda yok muydu? Vardı. Atatürk niçin başkanlık sistemini seçmedi? Atatürk’ün haberi yok mu bu dünyada bir başkanlık sistemi olduğundan? Kimse önermemiş mi? Önermişler. Ne demiş Atatürk? Başkanlık sistemi, başkanlık diktatörlüğüdür demiş. Bu sistemden Türkiye’yi uzak tutmak gerektiği düşüncesi ile bugünkü parlamenter, üniter devlet modelini kurmuş, ulus-devlet esasını kurmuş. Şimdi buradan uzaklaşacaksınız. Bir başka nokta, kim istiyordu anayasanın değişmesini? Sadece Türkiye’dekiler mi istiyorlar? Sadece Türkiye’den kaynaklanan bir şey mi bu anayasa değişikliği? Bakıyorsunuz yurtdışından pek çok talep var bu konuda, Türkiye anayasası değişsin diye. En önemli ve ilginç talep şudur, Philips denen bir zatın hazırladığı bir rapor var. 2007 ve 2009 yıllarında hazırlanıyor. Bu sıradan bir rapor değil. Bunu hazırlayan 14 kişilik bir heyet. bir kısmı Türkiye’den bir kısmı Kuzey Irak’tan, bir kısmı Kürtlerden, kimin katıldığı belli değil. Ama bir tanesi Norveç’in Washington büyükelçisi. Bu projeyi kim finanse ediyor? Norveç. Ne yazıyor bu raporda? Madde.1 Türkiye Kuzey Irak’ta askeri mücadele yaparak PKK’yı tasfiye etmemelidir. Bu ABD’nin menfaatine aykırıdır. Birinci madde bu. İkinci madde, bu meseleye müzakere yolu ile çözüm bulunmalıdır, doğrudan veya dolaylı müzakereler yapmalıdır. PKK için. Madde 3, bir genel af çıkartmalıdır. Madde 4, anayasa değiştirilmelidir. Orada yazıyor, Türkiye’nin anayasası değiştirilmelidir. Sonuncu madde, bu anayasa değiştirilirken, anayasadan Türk lafı çıkartılmalıdır. Metni var bende, isteyen arkadaşlara gönderirim. Şimdi bunlar ortada iken biz diyebilir miyiz ki sadece Türkiye’nin içinden kaynaklanan bir girişimdir bu anayasa değişikliği talebi? Bir başka nokta kim bunu değiştirmeyi öneriyor? Bu anayasa değişikliğini, yani bir anayasa düşünülmesinin öncülüğünü kim yapıyor? AKP. Kimdir bu parti? Anayasa mahkemesi tarafından anayasanın en temel hükmü olan laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu için mahkum edilen bir parti. Dünyada bunun örneği var mı? Yok. Şimdi anayasa mahkemesi tarafından anayasanın temel ilkesini ihlal ettiği için mahkum edilen bir partinin öncülüğünde biz anayasamızı topyekûn değiştireceğiz. Böyle bir mantık var mı? Biz bunu defalarca söyledik. Yani anayasanın şu maddesini, bu maddesini değiştirelim, oturalım üzerinden çalışalım falan. Şimdi anayasa değişikliğinin ana çerçevesi bunlar. Peki bu değişiklikle ne yapmak istiyorsunuz? Daha demokratik bir ülke mi olacağız? Daha demokratik bir ülke yapacaksınız da ne yapacaksınız mesela? Ne gibi hükümler getireceksiniz ki Türkiye daha demokratik olacak. Şimdi demokratik olmak anayasa değişikliği ile olacak olsaydı çok kolay olurdu. Ama demokratik olmanın koşulları, sadece anayasa değişikliği değil, siz mevcut anayasa ile en demokratik uygulamayı yapıyor musunuz, yapmıyor musunuz? Size örnek vereyim. Uluslararası araştırmalar var, endeksler var. Türkiye bu endekslerde süratle geriye gidiyor. Bugün Türkiye, dünyanın en demokratik sayılan 22 ülkesi arasında yer almıyor. Onun arkasından gelen arızalı demokrasiler var 50 ülke, onların arasında da yer almıyor. Türkiye, demokratik ülkeler ile totaliter ülkeler arasında, hibrit rejimler arasında yer alıyor ve dünyada da 89. sırada. Düşünebiliyor musunuz? 89. sırada. Demokrasinin en temel unsurlarından biri olan yargı bağımsızlığı, insan hakları vs. bu konuda dünya yargı projesi var. World Justice Project diye. Onun 2011 raporunu açtığınız zaman 66 ülke inceleniyor bunların arasında Türkiye de var. Çeşitli kategoriler var. İnsan Hakları, ceza hukukunun durumu, hükümetin yargı tarafından denetim altına alınması vs. falan. Bu tasniflerin hemen hemen hepsinde 66 ülke arasında Türkiye ya 58.sırada, ya 52.sırada, ya 55. sırada. Bir tek konu hariç o da yargıya başvurma hakkı. Yani insanların özgürce yargıya başvurma hakkında Türkiye iyi kötü ortalarda bir yerde. Onun dışında diğer konularda hep sonunca sırada. Başka ölçü ne? Başka ölçü basın özgürlüğü. Basın özgürlüğünde dünya sıralamasında Türkiye 112.sırada ve hızla inmiş buraya. Yani daha öneki yıllar bu daha ilerideydi. Biz demokratikleşiyoruz dediğimiz süre içerisinde Türkiye hep aşağı iniyor. Kadın-erkek eşitliği. Türkiye 129.sırada. Bundan üç sene önce 95.sırada imiş. Oradan 115’e iniyor, sonra da 129’a. Demek ki siz bu kadar yasa değiştiriyorsunuz, anayasa değişikliği yapıyorsunuz, tüm bu değişikliklere rağmen Türkiye gerçek demokratik ölçülere göre geriye gidiyor. Şimdi bunları halka anlatmak lazım. Buna benzer bir çok şey var.
Hapisteki gazetecilerin serbest bırakılması. Burada dikkati çeken birkaç nokta var. Birincisi içeride kalan çok sayıda insan var. Yalnız gazeteciler yok. Üniversite rektörleri, milletvekilleri, parti başkanları, çeşitli mesleklere mensup insanlar var. Bu meselenin köklü bir çözüme kavuşturulması lazım. Bunun çaresi de meclistedir. Bazıları her işin sorumlusunun yargıçlar olduğunu söylüyorlar. Bir dereceye kadar doğrudur ama siz eğer yargıçlara, savcılara çok geniş yetkiler vermişseniz, onlar bu yetkilerini kendi takdirlerine göre kullanırlar. Ama siz yasalarla onların takdir alanını kısıtlamışsanız bunu yapamazlar. Türkiye’de insanları çok kolaylıkla tutuklanabildiğini ve uzun yıllar tutuklu kalabildiklerini görüyoruz. Batı ülkelerinde böyle bir durum yok. Almanya’da 6 aydan fazla tutuklu tutamazsınız bir insanı. TBMM böyle bir yasa çıkartsa, hiçbir mahkeme Türkiye’de kimseyi 6 ay 1 gün, tutuklu bulunduramaz. Böyle tedbirler almazsa hükümet, mecliste yargı reformu yapmazsa bu sıkıntılar devam eder. Ama Türkiye’yi çağdaş bir demokrasiye götürecek köklü bir yargı reformu yapılırsa iş değişir. O zaman mahkemeler de bu yasalara uymak durumunda kalırlar. Burada tabii muhalefete de çok görev düşüyor. Bence bu işlerin insanı boyutu artık öyle ciddi bir nitelik kazandı ki anayasa çalışmalarından önce yargı reformu çalışmaları yapmak lazım. Siz anayasanın çatısını, çerçevesini nasıl oluşturursanız oluşturun altındaki yargı sistemi, hukuk sistemi çağdaş düzende değilse; amacınız gerçekten özgürlükçü liberal bir Türkiye yaratmak ise bu anayasa değişiminin hiçbir kıymeti olmaz. O bakımdan ben başından itibaren bu anayasa sürecinin süründürülmemesini, askıya alınmasını, onun yerine öncelikle yargı reformu yapılmasını tavsiye ediyorum.
Diğer bir konu “Eğitim”. Bence burada arabayı atların önüne koyuyoruz. Türkiye’de bütün tartışılan konu sürekli eğitim kesintili hale gelsin mi? 4+4+4 mü olsun? Sonrasında çocuklar normal eğitim sisteminden ayrılıp başka eğitim kurumlarına gidebilsinler mi gidemesinler mi bunlar tartışılıyor. Bizim eğitimde esas meselemiz nedir? Ulusal gelir içinde eğitim harcamalarının payı ne kadardır? ilk sıralarda mesela Danimarka geliyor, dünyada 13.sırada yer geliyor. Tunus 17.sırada. İran 76.sırada. Uganda 129.sırada, Türkiye 132.sırada. O kadar kötü. Toplam gelirimizde eğitme ayırdığımız pay açısından biz dünya ülkeleri içinde 132.sıradayız. Yetişkinlerin okur yazarlık oranında Kazakistan 38.sırada, Uruguay 58.sırada, Türkiye 95.sırada. Lise diploması olanlar Çek Cumhuriyeti’nde halkın %91’i. Şili’de %50, Meksika’da %33’ü, Türkiye’de %29’u. Bunlar olacak şeyler değil. Türkiye’yi eğitimde çok geriye düşüren şeyler. Okula gitme yılına bakılınca dünyada Namibya 97.sırada, İran 103.sırada, Kenya 108.sırada, Türkiye 115.sırada. Bunların sorumlusu kesintisiz eğitim mi? yani 8 yıl okula devam mecburiyeti olduğu için mi bu utanç verici tablo ile karşı karşıyayız? Siz eğitime diğer ülkelerden çok daha az para ayırmışsanız bunun sorumlusu kesintisiz eğitim miydi? Siz 28 Şubat sürecine başka nedenlerle karşı çıkabilirsiniz. Ama 8 yıllık eğitim o dönemde geldi diye her şeyi değiştirelim diye mi çıkıyorsunuz ortaya. Geçmişten intikam alma duygusuyla mı bu kesintili eğitimi getiriyorsunuz? Yoksa sizin amacınız eğitimi daha üst düzeye çıkartmak mı? Eğer böyleyse tablo ortada. İnsanların okuma yazma oranını yükseltecek başka tedbirler almak lazım. Bunların tartışıldığını duyuyor musunuz hiç? Kesintisiz mi olacak, 4 yıl sonra kızları okuldan mı çeksek, din eğitimine erken yaşta başlatalım falan. İmam Hatip okullarına çocukları 5.sınıftan itibaren gönderdiğiniz takdirde bu sorunların hangisi çözülmüş olacak? Siz eğitimi mi çözmek istiyorsunuz yoksa başka siyasi projeler için vasıta olarak mı kullanmak istiyorsunuz? Maalesef tablo parlak değildir. Hele böyle mecliste çatışarak bu meseleleri çözmeye çalışmak son derece yanlıştır. Kesintisiz eğitimden daha önemli konu Türkiye’nin eğitim alanında dünyadaki bu yerden nasıl kurtulabileceğidir. Hedef belli. Niçin olduğu da anlaşılıyor. Bir bölümü 5.sınıftan itibaren din okullarına gitsin. Sizin dediğiniz rakamlar ortada, bu kadar çok imam ve hatibe ihtiyaç olmadığına göre Türkiye’de demek ki siz avukat, hâkim, doktor, vali yapmak istiyorsunuz. Bu sizin çağdaş, laik devlet anlayışına uymuyor. Ama biz iktidarız biz yaparız. Buyurun yapın. Bir de yeni anayasa ile hukuk elbisesi giydireceksiniz oldu size yeni rejim. Hedef bu. CHP mecliste bunun mücadelesini verdiler tabii takdirle karşılıyoruz. Ama işin özünü halkımıza da anlatmak lazım, iktidarın amacı eğitim seviyesini yükseltmek değildir, belli bir dönemden intikam almak ve ayrıca da her kesimden insanın din eğitimli olmasını sağlamaktır. Herkesin din eğitimine saygısı var ama AKP’nin imzaladığı bir uluslararası antlaşmada diyor ki çocukların alacağı din eğitimine karar vermek anne babanın işidir devlet bu işe karışamaz.
Bu belge Belgeler arşivinde bulunmaktadır.