Onur Öymen’in Kanal A’ya Verdiği Mülakat – 27 Nisan 2012


Biz bu konudaki düşüncelerimizi 27 Nisan bildirisinden daha önce yaptık. Yani o zaman iki şey söyledik.  Birincisi, laiklik konusundaki duyarlılığımızı dile getirdik ve iktidarın laiklik karşıtı eylemlerinden duyduğumuz rahatsızlığı, tepkiyi defalarca dile getirdik. Askerlerden çok önce söyledik. Daha sonra da anayasa mahkemesinin AKP’nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu kararı da  bizi haklı çıkardı. İkinci söylediğimiz şey de şuydu, seçilecek cumhurbaşkanı bütün milletimizi kucaklayacak bir insan olmalı, yalnız iktidarın dayattığı bir şahsın seçilmesi yoluna gidilmemelidir. Görüş birliği ile mecliste bunu seçmeye çalışalım. Hatta AKP içinden bir adayı da seçebiliriz, dedik. Bu kadar açık söyledik, ben de genel başkan da söyledik. Üçüncüsü 27 Nisan Bildirisi ile ilgili olarak da defalarca söyledik çok açık bir şekilde bu açıklamayı askerlerin yapması yanlış olmuştur çünkü bu siyasetçilerin görevidir. Biz bu konularda görüşlerimizi açıklarız daha önce de açıkladık daha sonra da açıklarız ama askerlerin açıklaması doğru değil. Askerlerin açıklamasından sonra şöyle bir izlenim yaratılır ki efendim muhalefet de askerler söylediği için bu görüşü savunuyor, ki bunu söyleyenler oldu. Biz askerler dediği için hiçbir şey söylemedik. Bizim görüşlerimiz başından beri belliydi. Her zaman laiklik konusundaki ve cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki duyarlılığımızı söyledik. Parti olarak daha sonra da görüşlerimizde değişiklik yapmadık.

Haluk Koç benim çok değerli arkadaşımdır, değerli bir politikacıdır. Tam olarak ne dediğini bilemem ama Haluk Koç ile veya herhangi bir partili arkadaşımla medya aracılığı ile konuşmayı uygun görmem. Zaten ben o sırada Ankara’da da değildim. Bir milletvekili arkadaşımla birlikte Afyon’da bir gezideydik. Telefonlardan aranınca, size biraz önce anlattığım temel görüşü anlattım.  Ama bunun içinden bazı kelimeleri veya cümleleri alarak farklı hale getirirseniz doğru olmaz. O konuda görüşlerim çok açıktır. Dediğim gibi burada üç noktaya dikkat etmek lazımdır. Birincisi biz askerlerden önce söyledik görüşlerimizi. İkincisi, laiklik konusundaki duyarlılığımız anayasa mahkemesi kararı ile tescil edilmiştir. Üçüncüsü, cumhurbaşkanının meclisin büyük çoğunluğunun oyuyla seçilmesi gerektiği konusundaki ısrarımızdır ki ben şahsen ısrar ediyorum. AKP içinden bir adayda uzlaşsaydık bugün yaşanan bu sıkıntılar da yaşanmazdı belki. Böyle adaylar da vardı AKP içinde bizim de destekleyebileceğimiz. CHP askerlerin çizgisinde görüş beyan etti diye yorumlamak yanlış. Kaldı ki biz hiçbir zaman daha önce de şimdi de kurumları muhatap almayız. Bizim muhatabımız askerler değil hükümettir. Askerler de hükümete bağlıdır. Şunu unutmayınız ki CHP’nin bir önceki genel başkanı Deniz Baykal askerler tarafından 12 Eylül’de yargısız infaz niteliğinde gözaltına alındıktan sonra bile kurum olarak askerlere karşı incitici bir söz söylememiştir. Demirel de başkaları da söylememiştir. Yani kurumlarla polemiğe girişmek siyasetçilerin işi değildir. Biz o kurumların üzerinde otorite sahibi olan hükümet ile kendimizi muhatap sayarız.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun da görüşüne saygı gösteririz. Ancak CHP bizim görev yaptığımız dönemde temel çizgisinden, ilkelerinden, iradesinden en küçük bir sapma göstermemiştir. bizim bütün özenimiz, dikkatimiz buydu. biz Atatürk’ün kurduğu parti olarak Atatürk’ün ilkelerine partimizin temel yaklaşımlarına olarak daima saygılı olduk, bunları korumaya çalıştık, söylediğimiz bütün sözler, yaptığımız bütün konuşmalar bu doğrultudadır. Hiçbir zaman hiç kimse bizi CHP’nin temel ilkelerinden sapmakla suçlayamaz. Ama bazı sözlerimizin çarpıtıldığı, anlamından çıkartıldığı da doğrudur ama ne yapalım ki demokrasilerin özelliklerinden biri de bu, bazen düşünceleriniz farklı şekilde yansıtılabiliyor . Şunu size hatırlatmak isterim ki 1 mart tezkeresini de reddederken CHP, askerlerin çizgisinde olduğu için mi reddetmişti. Askerlerin bunu desteklediğini bilmiyor muyduk? Ama ülkenin çıkarları öyle yapmayı gerektiriyordu. Bunun başka bir izahı olabilir mi? Askerlerin kısa süreli Kuzey Irak harekatının alelacele ABD baskısı ile bitirilmesine en büyük tepkiyi biz gösterdik. Askerler ne dediler bize? Siz teröristlerden daha büyük zarar verdiniz dediler. Ona rağmen biz polemiğe girmedik. Yabancı ülkelerin baskısıyla bu şekilde kararlar almak yanlıştır dedik. Çünkü partimizin temel ilkeleri bu doğrultudadır. Ama hiç kimse kalkıp da kendi görüşleri, ilkeleri olmayan, askerler ne dersi onun peşinden giden bir parti gibi takdim etmemelidir. Şimdiki parti yöneticilerinin görüş ve değerlendirmelerini dikkatle izliyoruz. Benim görüşüme göre şu sıralar en ihtiyaç duyulan şey birlik ve beraberliktir. Bu hükümet ile mücadele etmenin en iyi yolu da budur. Ama şimdi partililer birbirine böyle kamuoyu önünde eleştirecek cümleler kullanmaya kalkarlarsa  herkes her sözün cevabını verir ama parti bundan zarar görür. Partinin en çok birliğe ihtiyaç duyduğu zaman şimdidir.


Bu belge Belgeler arşivinde bulunmaktadır.