Cüneyt Arcayürek’in Köşe Yazısı-11 Ağustos 2011

Uzun zamandır gündemdeydi, son YAŞ toplantısı ile patladı.

Askerler sivillerin denetimine

alınmalıydı!

Bu, ileri demokrasi isteyen RTE’ye göre, AKP iktidarının öncelikli göreviydi.

Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanlarının istifalarından yararlanarak TSK’nin hükümetin emrinde ve denetiminde olacak kimi kararlar aldı, uygulamaya koydu.

Onaylandı, alkışlandı.

Şimdi okuyacağınız satırlar, bir rapordan alındı.

Bu rapor RTE hükümetinin hazırladığı bir rapor da değil.

Hollanda merkezli Centre for European Security Studies’in (CESS) Türkiye’de sivil-asker ilişkileri konularında 2004’ten beri yaptığı çalışmaların sonuçlarını içeriyor.

2011’deki YAŞ’la birlikte RTE hükümetinin askerle ilgili uygulamaya koyduğu kararlar, 195 sayfalık CESS raporunda dile getirilen görüşlerle tıpatıp uyuyor. TSK’ye son hükümet uygulamalarının Ankara’da değil.. dışarıda yıllardan beri tezgâhlandığını, burada aynen uygulamaya konulduğunu gösteriyor.

***

CESS Raporu Hollanda Dışişleri’nin mali katkısı ve teşvikiyle hazırlandı. Rapor özetle şu görüşlere yer veriyor:

“Sivil-asker ilişkileri AB’nin hukukunda ayrıntılı biçimde yer almıyor. Kopenhag kriterleri yoruma ve tartışmaya açıktır. Buna rağmen AB, Ankara hükümetine Silahlı Kuvvetler’in siyasi gücünü azaltması için çağrıda bulunuyor.

Sivil makamlar ulusal güvenlik stratejisinin hazırlanmasında ve uygulanmasında denetleyici rol oynamalıdır.

Savunma harcamaları üzerinde Meclis denetimi tam olarak sağlanmalıdır.

Genelkurmay Başkanı’nın Savunma Bakanı’na bağlanması gerekmektedir.

Generaller anayasanın koruyucusu değil, hizmetkârı olmalıdır.

Generaller, sivil hükümetin siyasi İslam ve Kürt ayrımcılığı konusunda gerekli biçimde hareket etmediğine veya edemediğine inandıklarında, uygun gördükleri önlemleri, hükümete bildirmişler veya bakanları uyarmışlardır.

AB uygulamalarına göre TSK, tartışmasız biçimde hükümete bağlı olmalı ve Genelkurmay Başkanı sadece kendi alanında demeç vermelidir.

Yüksek düzeyli subaylar Milli Savunma Bakanı’nın izniyle açıklama yapabilmelidir.

Askerler; Kıbrıs, Ermeni ilişkileri, soykırım iddiaları, AB üyelik süreci, laiklik, Kürt meselesi, PKK ile savaş ve Kuzey Irak konularında açıklamalar yapmaktadır.

Generaller Kürt milliyetçileriyle müzakere etmek istemektedirler.

Asker sayısı azaltılmalıdır.

Askerler ABD ve Irak hükümetini kuvvetle eleştiren demeçler vermişler ve onlardan PKK’ye karşı eyleme geçmelerini istemişlerdir.”

***

Bu raporda sözü edilen dayatmaların pek çoğu bugün ya yürürlüğe girdi ya da girmek üzere.

Silahlı Kuvvetler’in denetimi Sayıştay aracılığıyla başladı.

Genelkurmay Başkanlığı MS Bakanlığı’na bağlanmak üzere.

Askerlerin kendi alanları dışında konuşma yasağı uygulamada.

Asker (general) sayısının azaltılması, TSK’nin daraltılması gündemde.

RTE’nin ileri demokrasinin gereğini yerine getiriyorum diye aldığı kararlar; bu rapor gösteriyor ki, kendisine özgü bir çabanın eseri değil…

AB bünyesindeki hazırlıkların uygulamaya girmesi olayıdır.

***

Hâlâ bir Dışişleri Bakanlığı sorumlusu gibi çalışan Onur Öymen’deki bu rapor:

RTE hesabına ileri demokrasi övgülü nutuklar atan, yazılar döktüren hangi araştırmacı gazetecide ve hangi partide var acaba?

Onur Öymen bugün milletvekili değil. Meclis’e soru önergesi veremiyor ama soruyor:

“CESS’te çalışma başlatılırken Türk hükümetinin onayı alınmış mıdır?

Rapora ve çalışmalara katkıda bulunan Türk bilim insanlarını kim, hangi ölçülere göre seçmiştir?

Ben de dahil, bazı siyasetçilerin, akademisyenlerin ve bürokratların CESS’nin 2005’te düzenlenen konferansta dile getirdikleri görüşleri raporda niçin yer almamıştır?

Bu çalışmalar yürütülürken Türk Genelkurmay Başkanlığı’yla temas edilmiş midir?

Son zamanlarda Türkiye’de sivil-asker ilişkileri konusunda yaşanan gelişmelerin bu çalışmada ortaya konulan öneri ve beklentilerle bir bağlantısı var mıdır?”

Öymen, sorularından sonra kısa kısa ama özlü bir değerlendirme yapıyor:

“CESS raporu hakkında kapsamlı bir değerlendirme yapmak için bu soruların yanıtlanmasına ihtiyaç var.

Ancak şimdiden söylenebilecek olan; Kürt konusunda, Ermeni meselesinde olduğu gibi, sivil-asker ilişkilerinde de yabancı ülkelerin desteği ve finansmanıyla yapılan çalışmalar bazı ülkelerin Türkiye’nin geleceğine yön verme çabalarında aktif olarak yer aldıkları veya başkalarının aracılığıyla yaptıklarını göstermektedir.”

Öymen’in değerlendirmesi Türk dış siyasetinin Batı’daki etkili odaklara ne denli bağımlı olduğunu gösteren bir belge!


Bu belge Basın arşivinde bulunmaktadır.