Ulusal Kanal’da Anayasa Değişikliği Konusunda Görüşlerin Yer Aldığı Mülakat-4 Ağustos 2011

Onur Öymen’in 4 Ağustos Günü Ulusal Kanal programında anayasa değişikliği konusunda belirttiği görüşler

Şimdi CHP’ne çok büyük rol ve sorumluluk yüklüyorlar, yüklenmesi de doğaldır. Biz ana muhalefet partisiyiz, ana muhalaefet partisi olarak görevimizi eksiksiz yerine getirmek zorundayız. Sayıca az olmamız bir gerekçe ve bahane olamaz. Mecliste çok etkili politika yapmamız lazım. Size şunu soruyorum, 1 Mart tezkeresi reddedildiğinde CHP’si çoğunlukta mıydı mecliste? Nasıl oldu da biz mecliste azınlıkta olmamıza rağmen iktidar partisinden 99 milletvekilini ikna ettik? Nasıl oldu da Kıbrıs ile ilgili hükümetin 29 temmuz 2005 tarihinde imzaladığı antlaşmayı altı sene Meclise getirmesini engelledik? Nasıl oldu Dubai antlaşmasını getirmesini engelledik? Nasıl oldu Ermenistan protokollerini getirmesini engelledik? Demek ki, bir muhalefet partisi isterse Mecliste çok şey yapabilir. Yani hiç kimse muhalefet partisinin gücünü azıımsamasın. Peki muhalefet partisinin politikası nedir? Siyasi partilerin politikaları programlarında yazılıdır. Biz yeni programımızı daha yeni, 2008 yılının sonunda kabul ettik. Orada açık hükümler var. Mesela diyor ki yasa değişikliği yapılarak tutukluluğun azami süresinin dört ay olarak tespiti sağlanmalıdır. Çok istisnai durumlarda olağanüstü koşullarda, adam terör suçu işlerken suçüstü yakalanmış falan, böyle durumlarda uzatılabilir. Ama dört ay, bizim orada tespit ettiğimiz süre. Şimdi o bakımdan CHP’nin tavrı, yaklaşımı budur. Anayasa konusunda  biz ne diyoruz? CHP olarak öteden beri, söylediklerimiz çok açık. Defalarca söyledik, eski genel başkanımız da söyledi. Hepmiz de söyledik. Anayasa mahkemesi  tarafından anayasanın en temel ilkelerinden biri olan laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu için mahkum edilen bir iktidar partisinin öncülüğünde anayasa değişikliği yapılır mı? Zihniyeti belli. Başbakan yardımcısı diyor ki cumhuriyet hariç, her şeyi değiştirebiliriz anayasada. Bu ne demektir? Başbakan diyor ki biz başkanlık rejimini istiyoruz, başkanlık rejimini getireceğiz diyor. Şimdi biz bunları bile bile bu anayasayı sanki bir kurucu meclis hazırlamış da biz bunun niteliklerini tartışıyormuşuz havasına girebilir miyiz? Önce bizim diyeceğimiz şu, siz başkanlık rejimi istiyor musunuz, istemiyor musunuz? Siz anayasanın değişmez maddelerinin değişmesini istiyor musunuz, istemiyor musunuz? Sayın Bülent Arınç’ın söylediği sözleri geri alıyor musunuz, almıyor musunuz? Onlar kendi fikridir, partimizi bağlamaz diyor musunuz? Demediniz. Yani çok açık bir şekilde bunu söylüyor. Şimdi iktidarın tavrı buyken biz anayasa değişkliğini Türkiye’nin öncelikli bir meselesidir hükümetin istediği çalışma yöntemi çerçevesinde değerlendirebiliriz diyebilir miyiz?

Hükümet olarak diyorsanız ki, Anayasanın özgürlüklerle, hukukla ilgili şu şu eksiklikleri var, bu maddeleri değiştirelim. Buna kimse itiraz etmiyor. Ama diyorsanız ki, Anayasayı baştan aşağı değiştireceğiz, o zaman iş değişir. Nerede yapacağız bunu? Anayasanın hangi maddesine göre değiştireceksiniz. Bizim anayasamızda anayasanın maddelerinin değişikliğini ön gören hüküm var ama anayasanın topyekün değişmesini öngören hüküm yok. Topyekün değişmesi gündeme gelirse kurucu meclis kuracaksınız. Bunun yöntemi budur. Kurucu meclis kuracaksınız, basından , barolardan, sivil toplum örgütlerinden siyasi partilerden temsilciler gelecek orada yeni bir anayasanın omurgasını oluşturacaksınız. Sonra da halk oyuna getireceksiniz. Anayasa böyle yapılır. Şimdi siz anayasa mahkemesi tarafından mahkum edilmiş bir iktidarın öncülüğünde, devletin rejimini, yapısını değiştirecek bir anayasa yapılmasına yeşil ışık yakabilir misiniz? Atatürk cumhuriyeti kurduğunda dünyada başkanlık rejimi yok muydu? Atatürk bİlmiyor muydu o sırada dünyada, ABD’de başkanlık rejimi olduğunu. Niçin Türkiye için parlamenter demokrasiyi seçti? Şimdi siz bu devleti kuranların temel tercihlerinin aksine bir rejim değişikliğine gitmek istiyorsunuz. Ana muhalefet partisi, Atatürk’ün partisi buna yeşil ışık yakabilir mi? Yani bunları çok açık ve her yerde konuşmak lazım.

Üstelik anayasanın değişmez maddelerinin değişebileceği yolunda iktidar partisinin en üst makamından görüşler söyleniyorsa siz bunlara sessiz kalabilir misiniz? Dİyebilir misiniz hiçbir şey yokmuş gibi gelin bir oturalım, şu anayasayı konuşalım. Önce temelinde anlaşacaksınız, ne yapmak için oturacağız, konuşacağız. Atatürk’ün kurduğu rejimin temelini değiştirecek bir yaklaşımla mı masaya oturup anayasa değişikliğini görüşeceksiniz?

Şimdi aynı şekilde terörle mücadele konusunda da aynı şey söz konusudur. Şimdi bir terör örgütü var ve silah zoruyla size anayasa dayatmak istiyor. Siz de hükümet olarak gidiyorsunuz terör örgütünün hapisteki lideri ile müzakere yapıyorsunuz. Böyle bir ortamda muhalefete düşen görev nedir? Yani buna hak vermek midir, sineye çekmek midir? Yoksa “bunun yöntemi bu değildir, elinde silahla bize anayasa dayatan bir terör örgütünün baskıları doğrultusunda biz anayasa değişikliği görüşmeyiz” mi demektir? Bence doğrusu baskı altında, silah zoru ile anayasa değişikliğine yanaşmamaktır. Şimdi heyetler gönderileiyor Avrupa’ya, siyasi parti temsilcileri, neyi görüşüyoruz? İngiltere’yi, İrlanda örneğini. Nasıl çözmüş bunlar, ne yapmışlar biliyor musunuz? 10 Nisan 1998’de İngiltere ile İrlanda Cumhuriyeti bir antlaşma imzalıyor. Belfast Antlaşması. Birinci maddesinde şu yazılıyor, Kuzey İrlanda halkı isterse İngiltere hükümeti Kuzey İrlanda’nın İngiltere’den koparak, İrlanda Cumhuriyeti ile birleşmesine razı olacaktır. Şimdi bunu mu incelemeye gidiyoruz biz? Bunları çok açık ve net konuşmamız lazım .Biz ne istiyoruz? Terör ile mücadelede sadece silah zoru ile olmaz. Peki nasıl olur? Sosyal tedbirlerle. Mesela hangi ülke sosyal tedbirlerle terörü bitirmiştir tek başına? Var mı bir örnek? Irak hükümetinin görevi demin söylediğim gibi, Kuzey Irak’tan terörü tasfiye etmektir. Bunu sağlamak için hükümet, Irak hükümetine baskı yapıyor mu? Bunu söyleyemiyor muyuz biz? Bu konularda zannediyorum ki, hepimiz bireysel olarak, siyasal kimliğimizle, vatandaş kimliğimizle görüşlerimizi açıkça, cesaretle kimseden korkmadan söylememiz lazım. Bunlar hayati meseleler. Türkiye tarihinin en kritik dönemlerinden birinden geçmektedir. Burada Atatürk’ün koyduğu devletin temellerini korumak bizim öncelikli hadeflerimizdir. Terörden medet umarak terörü bitirmey benimsememiz mümkün değildir.


Bu belge Basın arşivinde bulunmaktadır.