Genel Kurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının İstaifası Hakkında SkyTürk’e Verdiğim Mülakat-4 Ağustos 2011

TSK bir süreden beri çok sistemli, sürekli bir yıpratma kampanyasına maruz kalmıştır. Bunu kim yapmıştır, niçin yapmıştır? TSK’nden kim rahatsız olmaktadır? TSK’nın sanki hergün bir ihtilal yapacağı gibi bir izlenimi yaratanlar kimlerdir, bundan kim, ne medet ummuştur? Bunu bilemeyiz ama bildiğimiz bir şey var, TSK’ya karşı sürekli ve sistemli bir yıpratma faaliyeti yürütülmüştür. Maalesef bazı siyasetçiler de verdikleri demeçlerle, yaptıkları konuşmalarla, kırıcı, incitici sözlerle bilerek veya bilmeyerek buna alet olmuşlardır. Şimdi bugünkü durum çok ciddi bir tabloyu yansıtıyor. Bir kere bunu hepimizin görmesi lazım. Türkiye, bunun çaresini nasıl bulacaktır onu bilemiyorum. Ancak herkesin, başta hükümet olmak üzere sorumluluğunu üstlenmesi lazımdır. TSK’ya yönelik bu yıpratma faaliyeti mutlaka durdurulmalıdır. Aylarca, yıllarca hapiste tutulan komutanların konusu ciddi ve kaygı verici bir konudur. Hukuka saygı içinde, hukukun kurallarını zedelemeden, buna mutlaka hukuk içinde bir çare bulmak lazımdır. Davaları süratlendirmek, sonuçlandırmak lazımdır. Kim suçlu, kim suçsuz ortaya çıkartmak lazımdır. Ama insanları, bu kadar çok komutanı, en üst düzeyde görev yapmış insanları kamuoyunun gözünde sürekli suçlu gibi takdim etmek doğru değildir. Yani masumiyet karinesi gözardı edilmektedir.

Onun dışında terörü bitirmek için silahlı kuvvetlerin en çok ihtiyaç duyduğu yetki, hükümet tarafından verilmemektedir. Hükümet 2003 yılından beri sınır ötesi harekat için, meclisten yetki almıştır ama bir tek kere 7 gün için bu yetkisini kullanarak Kuzey Irak’ta bir operasyon için silahlı kuvvetlere yetki vermiştir, onun dışında yetki vermemiştir. Şimdi silahlı kuvvetler hem terör ile mücadele sorumluluğu yaşıyor ancak sınır ötesi operasyon için yetkisi yok,. Bu yetkiyi hükümet vermeyi kabul etmiyor. Ondan sonra sınır ötesi operasyon ile tasfiye edilemediği için PKK’nın yurtiçindeki terörist faaliyetleri durdurmak mümkün olamıyor. Bunun faturası da silahlı kuvvetlere çıkarılıyor. Yani böyle bir tablo var karşımızda. Diğer taraftan terfi etmesi gereken, terfi zamanı gelmiş komutanların durumu var. Buna benzer başka sorunlar var ama sadece bu 1 Ağustos bağlamında bu meseleler düşünülürse sadece Yüksek Askeri Şura çerçevesinde yaşanan bir görüş ayrılığı gibi düşünülürse bence eksik bir değerlendirme yapılmış olur. Bu durumu mutlaka demokrasi içinde, hukuk içinde çözüme kavuşturmak lazımdır ama unutmamak lazım ki Türkiye’de güvenlik sorumluluğu üstlenen insanların da itibarlarını, prestijini, moralini mutlaka yüksek tutmak hepimizin görevidir. Onun için yalnız iktidara değil tüm partilere mensup siyasetçilere de görev düşmektedir. Basına da görev düşmektedir. Yani TSK’yı boy hedefi haline getirmekten herkesin vazgeçmesi lazım. Birinci iş budur ve bu istifalar, görevden ayrılmalar herhalde bu mesajı kamuoyuna ulaştırma amacına yöneliktir diye düşünüyorum kendi hesabıma. Bu aşamada söyleyeceğimiz budur, bunu sadece askeri şura bağlamında açıklamamak lazım.


Bu belge Basın arşivinde bulunmaktadır.