Son Eklenenler:
- Kıbrıs’ta beklenmedik gelişmeler – Onur Öymen – Cumhuriyet Gazetesi – 18 Nisan 2025
- SPUTNİK AJANSININ ADANA MUTABAKATIYLA İLGİLİ SORULARINA KARŞILIK VERDİĞİM MÜLAKAT 27 OCAK 2019
- ODA TV’DEN NURZAN AMURAN’A VERİLEN MÜLAKAT 27 EKİM 2019
- 3 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının 99. yıldönümü Hakkında 25 NİSAN 2019
- CUMHURİYETTE “ ABD’NİN AMACI DEVLETÇİKLER OLUŞTURMAK” ADLI MÜLAKAT 24 AĞUSTOS 2019
- GAZETE DURUM’DAN BAHADIR SELİM DİLEK İLE MÜLAKAT “VETO HAKKINI SONUNA KADAR KULLANMALIYIZ 23 MAYIS 2022
- Cumhuriyet gazetesi Tuncay Mollaveisoğlu imzasıyla ve “Türkiye Geri Adım Atamaz” başlığıyla yayınlanan mülakat 22 TEMMUZ 2019
- ABD BAŞKANI TRUMP’IN AMERİKA’NIN 1987 TARİHLİ ORTA MENZİLLİ NÜKLEER SİLAHLAR ANTLAŞMASINI (INF) ASKIYA ALMA KARARIYLA İLGİLİ OLARAK SPUTNİK HABER AJANSINA VE BAŞKA YAYIN ORGANLARINA VERİLEN DEMEÇ 22 ŞUBAT 2019
- Türkiye’deki Demokrasi, İnsan Hakları, Basın Özgürlüğü ve Düşünce Özgürlüğü Alanlarındaki Eleştiriler Hakkında 21 KASIM 2019
- Erdoğan ve ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence görüşmesi ardından 18 EKİM 2019

Onur Öymen’in Halk TV’ye Vermiş Olduğu Mülakat – 7 Kasım 2012
Amerikan politikası açısından bakacak olursak Obama’nın çok küçük bir oy farkı ile kazandığını görüyoruz. Aslında Amerikan sistemi, bazılarının özendiği başkanlık sistemi o kadar da demokratik değil çünkü oyların çoğunu aldığınız halde seçimi kaybetme ihtimaliniz de var. Orada eyaletlerin çıkaracağı delegelerin çoğunluğu başkanlık seçiminde etkili oluyor. Büyük eyaletlerde mesela 1 oy farkla kazansanız, bütün delegelerin oyu sizin oluyor. Bu nedenle 50 milyonda 100 bin gibi çok küçük bir farkla Obama lehine. Ama delegelerde 303’e 203 gibi çok büyük bir fark olabiliyor. Amerikan sisteminin özelliği. Yani açık farkla kazanılmış bir seçim değil. Belli ki Amerikan toplumu tam ikiye bölünmüş. %49, %49 son bilgilere göre, küsuratı var tabi.
Şimdi ABD açısından değerlendirecek olursak Obama’nın ABD için izlediği politikalar, sağlık reformu, sosyal tedbirler, ekonomiye devletin daha etkin bir şekilde müdahale etmesi, krizin aşılmasında devletin ekonomik rolü gibi konular Amerikalıları etkilemiş. Bir de Romney’in klasik, geleneksek özel sektöre tamamen ağırlık veren yaklaşımı yerine Obama’nın daha sosyal içerikli politikaları öyle anlaşılıyor ki destek bulmuş. Fakat dış politika açısından bakacak olursa bizi de en çok ilgilendiren boyutu odur, öyle anlaşılıyor ki Romney daha çok silahlı kuvvetlere ağırlık veren, silah gücü ile ABD’nin menfaatlerini korumayı öncelikli bir hedef sayan bir yaklaşım sergiliyordu. Obama ise Irak’tan askerlerini çekti, Afganistan’dan çekilme sözü verdi. O daha çok yumuşak güç politikası güdüyor.
Şimdi Türkiye açısından bakacak olursanız en önemli, en acil mesele şudur, İsrail ile İran arasında biliyorsunuz bir silahlı çatışma riski var. israil birkaç ay sonra İran’daki nükleer tesisleri imha edeceğini ilan etti, defalarca söyledi. Romney İsrail’in bu politikasını destekliyordu. Obama ise biraz daha frenleyici bir rol oynuyor, buna yönelik yaptırımlarla bunu engellemeye çalışıyor. Fakat netice itibariyle böyle bir çatışma çıkacak olursa bu Türkiye’yi bile etkileyecektir, özellikle Kürecik’teki füze kalkanı radarları dolayısıyla. Bizim içn en riskli konu budur. Obama’nın kazanması bir açıdan savaş ihtimalini daha da geri plana bırakmıştır diyebiliriz. Suriye konusunda aynı şekilde doğrudan doğruya askeri müdahaleden çekinen bir tavrı var. O da hemen bitişiğimizde bir silahlı çatışma riskini azaltıyor. Bir iç savaşın seyrini takip edeceğiz demektir önümüzdeki dönemde.
Türkiye ile ilgili en önemli konu şudur, maalesef hem başkan Bush döneminde hem Obama döneminde PKK’ya yönelik olarak Türkiye’nin Kuzey Irak’ta bir kara harekatı yapmasına ABD karşı çıkmıştı. Şimdi bu politikayı sürdürecek mi sürdürmeyecek mi? Bu politikayı sürdürmesi terörü cesaretlendirecek, Türkiye’nin elini bağlayacaktır. Çünkü Türk hükümeti maalesef, Amerikalıların izni olmadan, onların onayı olmadan böyle kapsamlı bir kara operasyonu yapma yoluna gitmedi. Daha sonra da gidebileceği izlenimini vermiyor. Bizim için en önemli konu budur. Obama politikasını değiştirir mi? İşaretleri yok.
Bunun dışında da Kıbrıs konusunda mesela Obama yönetiminin Türkiye’yi tatmin edecek daha dengeli, Türklerle rumlar arasında daha ölçülü politika izleyeceğinin de işareti yoktur. Daima Türkiye’ye baskı yaparak, Türkiye’nin vereceği tavzlerler bu işi çözme politikası izliyorlar. Ermenistan konusu da aynı şekildedir. Türkiye’nin Ermenistan’In işgat ettiği Azeri topraklarından çekilmese bile Ermeni sınırını açması için baskı yapıyorlardı. Patrikhanenin talepleri böyle. Avrupa birliği konusunda evvelce başkan Clinton’un verdiği desteği Obama yönetimi pek vermedi, hatta dışişleri bakanı bayan Clinton Türkiye’nin AB sürecini biraz buzdolabına koyabiliriz, Ortadoğu daha önemli dedi. Tüm bu konularda Obama yönetimi bekleneni veremedi Türkiye açısından. Daha adil, daha tarafsız bir politika izlemesini beklerdik fakat bunu sergilemedi ve Türkiye’nin iç politikasına maalesef gereğinden fazla müdahale ettiği, daha doğrusu gereği hiç yoktur ama, izlenimini verdi. Vikileaks belgelerini okursanız Türkiye’de iktidarı da muhalefeti de nasıl yönlendirmek istediği ABD’nin orada çok açık şekilde yer almaktadır.
Büyün bu nedenlerle Türkiye açısından değişecek fazla bir şey olmadığı izlenimi var. Ama geçmişin tecrübelerinden yararlanarak ABD yeni ve daha dengeli, olumlu bir yaklaşım sergilerse iyi olur. Romney’in de bu politikaları Türkiye’nin lehine değiştireceğinin işareti hiç olmadı.
Ermeni soykırımı iddiaları konusunda da Obama daha başkanlığa seçilmeden önce sergilediği Ermeni yanlısı tutumu büyük ölçüde sürdürdü. TAm soykırım kelimesini kullanmasa da büyük felakat diyerek Ermenilerin soykırım niyetine onu kastederek kullandıkları ifadeyi söylemiş oldu.
Teşekkür ederim.
Bu belge Belgeler arşivinde bulunmaktadır.