Son Eklenenler:
- Kıbrıs’ta beklenmedik gelişmeler – Onur Öymen – Cumhuriyet Gazetesi – 18 Nisan 2025
- SPUTNİK AJANSININ ADANA MUTABAKATIYLA İLGİLİ SORULARINA KARŞILIK VERDİĞİM MÜLAKAT 27 OCAK 2019
- ODA TV’DEN NURZAN AMURAN’A VERİLEN MÜLAKAT 27 EKİM 2019
- 3 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının 99. yıldönümü Hakkında 25 NİSAN 2019
- CUMHURİYETTE “ ABD’NİN AMACI DEVLETÇİKLER OLUŞTURMAK” ADLI MÜLAKAT 24 AĞUSTOS 2019
- GAZETE DURUM’DAN BAHADIR SELİM DİLEK İLE MÜLAKAT “VETO HAKKINI SONUNA KADAR KULLANMALIYIZ 23 MAYIS 2022
- Cumhuriyet gazetesi Tuncay Mollaveisoğlu imzasıyla ve “Türkiye Geri Adım Atamaz” başlığıyla yayınlanan mülakat 22 TEMMUZ 2019
- ABD BAŞKANI TRUMP’IN AMERİKA’NIN 1987 TARİHLİ ORTA MENZİLLİ NÜKLEER SİLAHLAR ANTLAŞMASINI (INF) ASKIYA ALMA KARARIYLA İLGİLİ OLARAK SPUTNİK HABER AJANSINA VE BAŞKA YAYIN ORGANLARINA VERİLEN DEMEÇ 22 ŞUBAT 2019
- Türkiye’deki Demokrasi, İnsan Hakları, Basın Özgürlüğü ve Düşünce Özgürlüğü Alanlarındaki Eleştiriler Hakkında 21 KASIM 2019
- Erdoğan ve ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence görüşmesi ardından 18 EKİM 2019

Onur Öymen’in Orta Doğu Değerlendirmesi – Mayıs 2012
Yalnız Suriye’de değil bir çok Orta Doğu ülkesinde son derece ciddi, vahim, üzüntü verici olaylar yaşanıyor. Dünya tarihinde de çok acı olaylar yaşanmıştır ve bu olaylar yaşanırken de güneş daima doğmuştur ve batmıştır. Bunu engelleyecek durumlar değil bu olaylar ama bu olayları hafife almak da mümkün değil. Masum insanların, kadınların, çocukların öldürülmesini de sırdan bir olay gibi görmek de mümkün değil. Her şeyi de terörist saldırının sonucu olarak değerlendirmek de eksik bir değerlendirme olur. Kuşkusuz terör örgütleri de oradaki ortamdan yararlanarak eylemler ve katliamlar yapıyorlar, bunların hepsini kınıyoruz. Ancak Suriye hükümeti de bütün bu işlerde sütten çıkmış ak kaşıktır dersek inandırıcı olmayız. Suriye’nin de burada ciddi bir sorumluluğu var.
Bölgede gerçekten bir demokrasi ihtiyacı var. Bölge halkları çok uzun zamandan beri, tarih boyunca gerçek bir demokrasiye kavuşamamış olmanın ıstırabını yaşıyorlar. Bütün dünya devletleri demokrasiye geçerken Avrupa’da, Latin Amerika’da, uzak Doğu’da, Afrika’da, Orta Doğu’da bir tek devlet gerçek bir demokrasi olamadı. Bunun ıstırabını hakların çektiğini görmek lazım. Bugünkü iletişim dünyasında dünyanın diğer ülkeleri demokrasi içinde yaşarken bir tek Orta Doğu ülkesinin bu demokrasiye laik olmadığını iddia etmek çok zordur. Orada bu sıkıntının yaşandığını görmemek mümkün değil. Şimdi neticede gördüğümüz tablo şu, bazı ülkelerde ayaklanmalar ve silahlı çatışmalar var, bütün dünyanın gözü bu ülkelerde. Başka ülkelerde en az o kadar, belki de daha fazla baskı var, seçim yok, demokrasi yok, kimse o ülkelerle meşgul değil. Burada çifte standart var. Dünyanın demokrasi arayışı ile ilgilenmesi için illa orada masum insanların mı ölmesi gerekiyor? Yani niçin bütün dünya ülkeleri , ilgili uluslararası kuruluşlar, tüm bölgeyi kapsayıcı demokrasi projesi geliştiremiyorlar? Mesele buradan kaynaklanıyor. Çünkü bu bölgede petrol var. Petrol bu bölgede yaşayanların şansı mıdır şanssızlığı mıdır bilmiyorum ama petrole herkes o bölgede yaşayan insanların insan haklarından, demokrasiden çok daha fazla önem veriyor. Petrolü elinde bulunduran ülkeler bizim dostumuz olsun, istedikleri kadar anti-demokratik olsun yaklaşımı çok uzun yıllardan beri geçerli olmuştur. Bazı ülkelerde artık gözden saklanamayacak kadar ayaklanmalar olunca o zaman tabi dünya ister istemez bu bölgedeki gelişmelerle ilgilenmiştir. İlgilenirken de ne görüyoruz? Gerçek bir demokrasinin bu bölgeye yerleştirilme çabası mı var yoksa eski otoriter rejimlerin devrilip yerine yine bizden yana olacak, yine bizim oradaki petrol ile ilgili çıkarlarımızı gözetecek, bizimle iyi geçinecek rejimlerin gelmesine destek olalım. Bunlar gerçek demokratik geçişi temsil etmeseler de bu bizi çok rahatsız etmez görüşü de hakim olacak. Birçok devlet bugün şu anda Şam sokaklarında Suriye’nin başka şehirlerinde ne oluyor, kaç kişi ölüyor, bu kanı nasıl durduralım sorusu kadar, belki daha fazla, Beşir Esad giderse yerine kim gelecek, gelen kişi bize yakın mı olacak uzak mı olacak? Hangi rejim gelecek? Bu rejim İran’a mı yakın olacak, Müslüman Kardeşlere mi? Hangisi bizim işimize daha çok gelir? İran’a yakın olursa İran’ın nüfuzunu Suriye üzerinden Akdeniz’e kadar uzatmasına nasıl mani oluruz? Bu gibi soruların cevabını arıyorlar. Bizim Türkiye olarak dünya çapında oynanan siyasi oyunlara karşı dikkatli ve mesafeli olmamız lazım. Esen rüzgara göre politika yürütmek doğru değildir. Yangına körükle gitmek hiç doğru değildir. Orada birinci hedef ateşin durdurulmasıdır. Kofi Annan’ın bir projesi var 6 maddelik. Hem Suriye hükümetinden hem de bu silahlı yapılanmayı yürütenlerden beklentileri var. Ateş kesin diyor hwer iki tarafa da ama herkes karşı taraftan bekliyor. Bunlar silahı nereden buluyorlar, nereden destek alıyorlar, bu çatışmaları kim körüklüyor, Kim bundan yararlanıyor? El Kaide örgütünden de bahsediyorlar. El Kaide orada ne iş yapmak için bulunuyor? Bütün bunları çok iyi tahlil etmemiz lazım, uluslararası toplumu da kendi bilgi ve birikimimizle desteklememiz lazım. Orada belli ki bir mezhep çatışmasına dönüşüyor bu işler. Aleviler mi etkili olacak, Sünniler mi? Halkın çoğu Sünni, yönetim Alevi. Yönetim Alevi olduğu sürece İran ve Irak’ın Suriye üzerinde nüfuzu olacak ve Suriye üzerinden bu ülkeler Lübnan’daki Hizbullah’ı silahlandıracaklar. Bu da İsrail için bir tehdit unsuru olmaya devem edecek. İsrail iel İran arasında bir çatışma olursa bu kanaldan sağlanacak silahlarla Hizbullah İsrail’deki hedeflerini vurabilecek. herkes bu stratejik hedeflerin, hesapların pelinde. Biz bunları bilmiyormuş gibi hareket edersek yanlış olur. Bazı yabancı kaynaklar Türkiye de orada Alevilerin iş başından uzaklaştırıldığı, Sünni Müslüman Kardeşler, radikal dinci bir hükümetin gelmesini istiyor diyorlar. Bizim dikkatimizi çeken nokta şu, sayın başbakan Mısır’a, Libya’ya, Tunus’a laikliği önerdi ama Suriye’ye bir türlü önermiyor. Acaba niçin? Böyle soruların cevaplarını aramak lazım. Türkiye’de duygularla, günlük basın haberleri ile değil kapsamlı stratejik değerlendirmelerle buna bakmak lazım .Muhalefete de çok görev düşüyor. Meclise, basına, herkese görev düşüyor. Bu işleri bütün boyutları ile tahlil etmemiz gerekiyor. Yoksa günlük olayların rüzgarı ile politika oluşturmaya kalkarsak, hele hele oradaki silahlı çatışmalara Türkiye’nin sürüklenmesine engel olamazsak Türkiye için de ağır bir bedel öderiz. Bu bölge gerçekten çok hassas bir bölgedir. Pek çok boyutu var, yarın ne olacağını kimse kestiremiyor fakat ortaya çıkacak tablo bir demokrasi tablosu olmalı. Türkiye bu bölgenin demokratik gelişmesine bir bütün olarak katkıda bulunabilir özellikle laik niteliğine. Çünkü halkı Müslüman olan bir ülkede laiklik yoksa demokrasi de yoktur. Türkiye’yi 51 diğer Müslüman ülkeden ayıran özellik budur. Biz onların içinde laikliği benimseyen ve bu sayede gerçek demokrasi yoluna giren tek ülkeyiz. Ama bizim de demokrasi de eksikliklerimiz var.
Rusya BM’de Suriye’ye karşı silah kullanabilecek kararların çıkmasına engel oldu. Esad’ın devrilmesini amaçlayan karar tasarılarını veto etti. Fakat orada bu kadar sivil insan öldürülürken Rusya da bunların öldürülmesini destekliyor, Suriye rejimini silahlandırıyor gibi bir izlenimin ortaya çıkması kuşkusuz Rusya’yı rahatsız eder. Her ülkeyi rahatsız eder. Aynı şekilde Türkiye’nin de bu silahlı çatışmalara doğrudan ya da dolaylı hiçbir şekilde destek vermediğini her vesileyle açıklamasında yarar var. Bazılar da diyorlar ki silahlı ayaklanmacılara da Türkiye silah ve destek veriyor. Bunun doğru olmadığına inanıyorum ama bunu hükümetin her vesileyle açıklaması lazım. peki bunlar nereden buluyor bu silahları? Rusya vermiyor, Türkiye vermiyor, kim veriyor? Nereden alıyorlar? Bunu görmek lazım. Hadi Suriye ordusunun kendi silahları var diyelim, ayaklanmacıların silahı nereden geliyor? Orada bir de terör boyutu var olayın. Suriye’de El kaide başta olmak üzere bunlar nereden silah buluyor da orada bu eylemleri yapıyorlar? Yani cevabı verilmemiş daha çok soru var. Benim kişisel olarak tavsiyem, bu konulara duygusal yaklaşmamak lazım, akılla yaklaşmak lazım. Her ülkenin burada takip ettiği hedef nedir? kim ne yapmak istiyor? Esad’ı devirip de kimi geçirmek istiyorlar? O geçecek rejimden kim ne menfaat umuyor bunlara bakmak lazım. Türkiye sonuç olarak Suriye’nin komşusudur şöyle veya böyle bu olaylar bitecek, bütün mesele Suriye halkının ağzında Türkiye ile ilgili olarak acı bir tat kalmaması. Herkes görmeli ki Türkiye Suriye halkının iyiliği için çalışmıştır. Taraflar arasında ayrım yapmamıştır, bir takım insanları silahlandırarak Suriyelilerin ölmesine katkı sağlamamıştır. Türkiye yapılabilecek en iyi işi yapmıştır izlenimini edinebilmek lazım. Günlük politikalarla şu veya bu grubun sempatisini sağlayacağı diye bir şekilde yola çıkarsak sonunda biz zarar uğrarız.
Bu belge Belgeler arşivinde bulunmaktadır.