Son Eklenenler:
- Kıbrıs’ta beklenmedik gelişmeler – Onur Öymen – Cumhuriyet Gazetesi – 18 Nisan 2025
- SPUTNİK AJANSININ ADANA MUTABAKATIYLA İLGİLİ SORULARINA KARŞILIK VERDİĞİM MÜLAKAT 27 OCAK 2019
- ODA TV’DEN NURZAN AMURAN’A VERİLEN MÜLAKAT 27 EKİM 2019
- 3 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının 99. yıldönümü Hakkında 25 NİSAN 2019
- CUMHURİYETTE “ ABD’NİN AMACI DEVLETÇİKLER OLUŞTURMAK” ADLI MÜLAKAT 24 AĞUSTOS 2019
- GAZETE DURUM’DAN BAHADIR SELİM DİLEK İLE MÜLAKAT “VETO HAKKINI SONUNA KADAR KULLANMALIYIZ 23 MAYIS 2022
- Cumhuriyet gazetesi Tuncay Mollaveisoğlu imzasıyla ve “Türkiye Geri Adım Atamaz” başlığıyla yayınlanan mülakat 22 TEMMUZ 2019
- ABD BAŞKANI TRUMP’IN AMERİKA’NIN 1987 TARİHLİ ORTA MENZİLLİ NÜKLEER SİLAHLAR ANTLAŞMASINI (INF) ASKIYA ALMA KARARIYLA İLGİLİ OLARAK SPUTNİK HABER AJANSINA VE BAŞKA YAYIN ORGANLARINA VERİLEN DEMEÇ 22 ŞUBAT 2019
- Türkiye’deki Demokrasi, İnsan Hakları, Basın Özgürlüğü ve Düşünce Özgürlüğü Alanlarındaki Eleştiriler Hakkında 21 KASIM 2019
- Erdoğan ve ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence görüşmesi ardından 18 EKİM 2019

Star TV Ana Haber – Meclis Konuşmasına Gelen Tepkiler Hakkında
CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’in Star TV Ana Haber’e Verdiği Mülakat
16 Kasım 2009
Uğur Dündar: Meclis konuşmasında Dersim olayları ile ilgili sözleri üzerine büyük tepki toplayan CHP Genel Başkan Yardımcısı Sayın Onur Öymen bu akşam Ankara’daki stüdyo konuğumuz. Sayın Öymen, bu kadar büyük tepki almanızı neye bağlıyorsunuz?
Özellikle Alevi yurttaşlarımız, sizin Dersim olayları ile PKK terör örgütünün yaptığı kanlı eylemleri bastırmak için girişilen askeri operasyonlar ve Şeyh Sait isyanı arasında bağlantı kurmanıza büyük tepki gösteriyorlar. Tuncelili ve Alevi vatandaşlarımız, kendilerinin Cumhuriyetin değerli birer harcı olduklarını ve Cumhuriyet savunucusu olduklarını, asla isyan etmediklerini ve orada toprak ağalarının başlattıkları zorbaca davranışların bastırılması sırasında büyük bir katliam yapıldığını, çoluk çocuk demeden binlerce insanımızın hayatını kaybettiğini söylüyorlar. “Biz bunları tarihe gömmüştük. Bu acıların yeniden depreşmesini istemiyorduk. Geleceğe hoşgörüyle, daha umutla ve güvenle bakıyorduk” diyorlar. Tepkinin temel nedenini oluşturan, esasında budur. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
Onur Öymen: AKP Hükümetinin PKK ile mücadelede izlediği tutum, halkımızdan büyük bir tepki aldı. Silopi’de yaşananları gördünüz. Vatandaşlarımız bu olaya büyük tepki gösterdiler ve şehit aileleri sokaklara döküldü. AKP’nin bu uygulamalarını destekleyen kimse çıkmadı. Öyle anlaşılıyor ki İktidar şimdi halkın dikkatini bu olaydan başka bir tarafa çekmek istiyor ve bula bula benim Mecliste yaptığım konuşmayı buldular. Bu konuşmamı dikkatle okursanız içinde Alevi kelimesinin hiç geçmediğini görürsünüz.
Benim söylemek istediğim şudur; Hükümet ve Sayın Başbakan kendi izledikleri politikaya – Silopi’de örneğini gördüğümüz politikaya – dayanak hazırlamak için Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözlerini kullanarak “Atatürk olsaydı o da bizim gibi yapardı” diyorlar. Benim verdiğim mesaj ise, Atatürk hayatta olsaydı Silopi’de yaşananlara benzer bir durumun asla yaşanmayacağı mesajıdır.
Uğur Dündar: Sayın Öymen, İktidarın böyle bir provokatif girişim içinde olduğunu söylüyorsunuz ama Sayın Kılıçdaroğlu da istifa etmenizi istiyor. Sayın Kılıçdaroğlu’nun iktidarla ne gibi bir bağlantısı olabilir ki? Kendisi iktidarın bir numaralı muhalifidir.
Onur Öymen: Sayın Kılıçdaroğlu çok değerli bir arkadaşımızdır. Partimizin gelenekleri arasında, birbirimizle basın ve medya aracılığıyla konuşmak yoktur. Ben Meclisteki konuşmamdan sonra kendisiyle yüz yüze konuştuğumda bana en küçük bir memnuniyetsizliğini dile getirmedi. Ama Tunceli’de böyle bir açıklama yapmış, onu da saygıyla karşılıyorum. “Görevinin gereğini yapsın” demiş.
Biz Cumhuriyet Halk Partililerin, hepimizin birinci görevi Atatürk’e sahip çıkmaktır. Atatürk’ün döneminde, CHP’nin İktidar olduğu dönemde Atatürk’ün talimatıyla gerçekleştirilen bir operasyonu inkar etmemiz mümkün değildir. Bu, Atatürk’ün talimatıyla Celal Bayar’ın Başbakanlığında yapılmış bir operasyondur. Bugüne kadar hiç kimse onlar hakkında incitici bir şey söylememiştir. Şimdiye kadar Alevilerden ne Atatürk’e, ne de Celal Bayar’a karşı incitici bir söz duymadık. Bizim Alevilere yönelik söylediğimiz en küçük bir incitici söz olmamıştır. Biz durup dururken Alevileri neden incitelim? Alevileri incitmek bizim aklımızın ucundan bile geçmez.
Üstelik hiçbir tarih kitabında Dersim olaylarından Alevi ayaklanması olarak bahsedilmez. Orada silahlı bir eylem olmuş ve devlet güç kullanarak bu eylemi bastırmıştır. O günün şartlarında, insanlar büyük acılar yaşamışlar. Bunları biliyoruz ve derin üzüntü duyuyoruz. O günün koşullarında yapılan uygulamalar, gayet tabi ki bugünün Türkiye’sinde uygulanamaz.
Cumhuriyet döneminde ondan fazla ayaklanma çıkmıştır. Yine de hiçbir şey, silahlı bir ayaklanma çıktığında Atatürk’ün, Cumhuriyeti korumak için bu ayaklanmalara kuvvetle mukabele yoluna gittiği gerçeğini değiştirmez. Dünyada hangi ülke var ki silahlı bir eyleme güç kullanarak karşılık vermesin? Bunun tek örneği, AKP İktidarının Silopi’de örneğini gördüğümüz uygulamasıdır.
Genel Başkanımız bunları Mecliste açıkça söyledi. Fakat Genel Başkanımızın o etkili konuşmasını gözlerden saklamak için benim konuşmamın bir kelimesini aldılar ve tüm bunlar yaşandı. Mesela ben o kelimeyi kullanmayıp Atatürk’ün Cumhuriyet dönemindeki silahlı ayaklanmalara karşı müzakere yöntemini değil, mücadele yöntemini seçtiğini söyleseydim kim benim söylediklerime bir tepki gösterirdi? Bunun farkı nedir? İki örnek olay söyledim ama onun dışında başka örnekler de verdim. Mesela Çanakkale Savaşı ve Kıbrıs Harekâtından da bahsettim. Devletin güç kullanmasının kaçınılmaz olduğu hallerde maalesef insanlar hayatlarını kaybediyor. Dünyanın her yerinde ne yazık ki böyledir. Keşke tek bir kişinin can kaybı olmadan askeri operasyonlar yapılabilse. Biz hepimiz, bu acıları yüreğimizde taşıyoruz.
Şimdiye kadar benim Alevileri incitecek herhangi bir sözümü duydunuz mu? Bu eleştirilerde bulunanlar eleştirilerini biraz mantık süzgecinden geçirmelidir.
Uğur Dündar: Sayın Öymen, Alevi vatandaşlarımız Dersim olayları konusunda son derecede duyarlıdır. Tarihçiler de bunda büyük bir haklılık payı olduğunu kabul ediyor. Orada birtakım toprak ağalarının emperyalist güçlerin kışkırtmasıyla bazı karakollara yaptıkları saldırılarla ve onları bastırmak için yapılan askeri harekât sırasında çoluk çocuk demeden binlerce masum vatandaşımızın hayatını kaybetmesi gerçeğiyle, PKK terör örgütünün ve Şeyh Sait isyanının aynı çerçeve içinde değerlendirilmesi Alevi vatandaşlarımızın bu hassasiyetini bir kez daha derinden etkilemiş oldu. Özür dilemek veya gereğini yapmak tarafınızca nasıl takdir edilir?
Onur Öymen: Hiç kastetmediğim halde, sözlerim istismar edildiği için eğer Alevi yurttaşlarımız incindiyse kendilerinden özür dilediğimi daha önce de söyledim. Onların ünlü bir sözü vardır; “İncinsen de incitme” derler. Ben onları incitmedim ama onların tepkilerinden de incinmiyorum. Çünkü ben aslında onları incitmek amaçlı hiçbir şey söylemedim.
Uğur Dündar: Genel Başkanınız Sayın Baykal ile görüştünüz mü? Onun tavrı ne oldu?
Onur Öymen: Gayet tabi ki görüştüm. Genel Başkanımız benim ne dediğimi çok iyi biliyor ve beni gayet iyi anlıyor. Benim Alevileri incitmek amacıyla hiçbir şey söylemediğimi kendisi de biliyor. Partimizde üst düzeyde görev alan Alevi asıllı arkadaşlarımız telefon edip sözlerimin çarpıtıldığını ve beni desteklediklerini ifade ediyorlar. Türkiye’nin en ünlü ve en kıdemli gazetecilerinden biriyle yaptığım bir görüşmede kendisi, konuşmamı defalarca okuduğunu, bu konuşmada rahatsız edici bir cümle bile göremediğini, meslek hayatı boyunca bir sözün bu kadar çarpıtıldığının başka bir örneğine rastlamadığını ve bunun gazetecilik okullarında “bir söz nasıl çarpıtılır” diye ders olarak okutulması gerektiğini söyledi. Radyocular, televizyon muhabirleri ve vatandaşlar arayarak “Hayretler içindeyiz. Sizin başka amaçla söylediğiniz bir sözü, birileri nasıl bu kadar çarpıtabiliyor da vatandaşları sokağa dökebiliyor?” diyorlar. Birçok Alevi vatandaşlarımızdan da destek mesajları alıyoruz.
Hal böyleyken bazıları benim sözlerimi çarpıtarak kamuoyunu yanılttı diye bizim farklı bir değerlendirme yapmamız uygun olur mu? Yani benim görevim Atatürk dönemini inkar etmek miydi? “Sayın Başbakan haklıdır. Atatürk olsaydı, o da bugün Silopi’de yaşananların benzerini yapardı” mı demeliydim?
Bizim Partimizin görüşü çok açıktır. Bütün dünya ülkelerinin görüşü de budur. Eğer bir terör örgütü veya silahlı bir güç, devlete karşı ayaklanmışsa bütün ülkelerin uyguladığı politika, bu ayaklanma ile mücadele etmektir. Müzakere etmek değildir. AKP bunun tam tersini yapıyor.
Asıl bunu eleştirmesi gerekenler, çocuklarımızı öldüren, şehit eden teröristleri devletin valisi, hakimi ve müsteşarı ile sınırda karşılayan ve o insanların terör örgütü kıyafetleriyle gelip zafer işaretleri yapmasını çok güzel bir tablo olarak niteleyen Başbakanı eleştireceklerine, Atatürk dönemindeki bir uygulamaya sadece ismen atıfta bulundum diye tüm bu üzerine gidilmesi gerekenleri bırakıp bütün oklarını CHP’ye çeviriyorlar. Acaba bu, kamuoyunu çarpıtmak değildir de nedir?
Bütün eleştirileri bir mantık süzgecinden geçirmek gerekir. Bizim partimizin Alevilere karşı bir husumeti var mı? Yok. Onur Öymen’in şimdiye kadar Alevileri incitecek bir sözü var mı? Yok. Atatürk’ün Alevilere karşı bir sözü var mı? Yok. Peki Alevilerin Atatürk’e karşı bir sözü var mı? Yok. O halde benim silahlı bir eylemden bahsetmemi nasıl Alevi düşmanlığı olarak yorumlarsınız?
Uğur Dündar: Peki efendim, söylediklerinizi şöyle özetleyebilir miyiz; “Benim Meclisteki konuşmamda Alevi yurttaşlarımızı incitmek gibi bir amacım asla yoktu ama yanlış anlaşılmaktan dolayı özür diliyorum. Alevi yurttaşlarımızın bana karşı gösterdikleri tepkiden üzüntüye kapılmıyorum, onların benden özür dilemesini beklemiyorum ve istifa da etmiyorum” diyorsunuz, değil mi?
Onur Öymen: Şunu söyleyeyim ki, işin gerçeği çok net bir şekilde anlaşılmaktadır. Gazetelerin internet sitelerine bakarsanız, halkımızın büyük bir çoğunluğunun bana destek verdiğini görürsünüz. Çünkü mesajımı anlıyorlar ve benim Alevilere karşı bir söz söylemediğimi görüyorlar.
Biz Cumhuriyet Halk Partiliyiz. Biz geçmişimizi inkâr edemeyiz. Genel Başkanımızdan bahsediyorsunuz. Genel Başkanımız, bugün Atatürk’ün koltuğunda oturan insandır. Atatürk’ün eylem ve düşüncelerine hepimizden çok o sahip çıkmaktadır. Kim Genel Başkanımızdan Atatürk’ün görüşlerini ve icraatlarını inkar etmesini bekleyebilir? Ancak şu da var ki, Genel Başkanımız geçmişi kaşımamak gerektiğini söyler. Doğrudur, biz de öyle düşünüyoruz.
Geleceğe ve bugüne bakalım, AKP’nin yaptığına bakalım. Bırakalım da geçmişi tarihçiler tartışsın. Bu, bizim işimiz değildir. Bizim işimiz bugünü ve AKP İktidarının terörle mücadelede izlediği yöntemi konuşmaktır. Bu yöntemin ülkemizin çıkarlarına ne kadar zarar verdiğini konuşmaktır. Şehit aileleri boşuna mı sokağa döküldü? Şehit aileleri benim sözlerim yüzünden mi bayraklarıyla sokaklara döküldü? Yoksa İktidarı ve Sayın Erdoğan’ı eleştirmek için mi sokağa döküldüler?
Uğur Dündar: Sizin istifa etmenizi beklediğini ima ettiği açıklamayı yaptıktan sonra Sayın Kılıçdaroğlu ile görüştünüz mü ya da bugün görüşecek misiniz?
Onur Öymen: Mecliste yaptığım konuşmadan birkaç gün sonra kendisi ile görüştüm. Bu görüşmede, kendisinden bana hoşnutsuzluk anlamına gelebilecek en küçük bir ima bile duymadım. Ancak kendisini anlıyorum. Tabi ki o bölgenin çocuğudur. Dolayısıyla o bölgedeki duyarlılıkları hissetmesi ve yansıtması doğaldır. Bunu da yadırgamıyorum. Ancak tekrar söyleyeyim ki, bizim parti geleneklerimiz arasında medya aracılığıyla konuşmak yoktur. Biz birbirimiz hakkında konuşmayız, birbirimizle konuşuruz. Siyasetin gereği de budur. Bizim partimiz dayanışma üzerine kuruludur. Biz birbirimizle tam bir dayanışma içindeyiz. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Görevimizi Partimizin dayanışma sorumluluğu içinde yerine getiriyoruz.
Biz Atatürk’ün partisiyiz. Kimse bizden Atatürk’ü inkar etmemizi beklemesin. Atatürk döneminde, uygulamada yapılan birtakım yanlışlıklar varsa, gayet tabi ki bunlara sahip çıkmayız. Bu yanlış uygulamaların bugün de uygulanmasına yönelik en küçük bir şey, aklımızın köşesinden bile geçmez. O dönemde insanlar idam ediliyordu. Biz kırk yıldır idam cezasına karşı mücadele eden bir partiyiz. Ben şahsen bu mücadeleyi yürütenlerden biriyim. Tek bir kişi bile benim idam cezasını savunduğumu söyleyebilir mi? O dönemde idam cezası varmış, bugün yok. İyi ki de yok. Bugün en ağır suçu işleyen bir suçluyu bile idam etmiyoruz. İyi ki de öyle yapıyoruz. Bu kadar insancıl düşünceler besleyen ve insan haklarına bu kadar saygılı bir partiyi ve bir parti mensubunu kamuoyuna şiddet yanlısı ve gaddar bir insan olarak nasıl takdim edersiniz? Bunu ne hakla yaparsınız? Hiç kimse ne benim, ne de partideki bir arkadaşımın şiddeti desteklediğini iddia edemez.
Uğur Dündar: Sayın Öymen, yayınımıza katıldığınız için çok teşekkür ederiz.
Onur Öymen: Ben teşekkür ederim.
Bu belge Görsel Basın arşivinde bulunmaktadır.