TBMM Genel Kurulu, Türkiye ile Suriye Arasında Süleymaniye Külliyesinin Korunması Hakkında Kanun

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI ONUR ÖYMEN’İN TBMM GENEL KURULUNDA TÜRKİYE İLE SURİYE ARASINDA SÜLEYMANİYE KULLİYESİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN ÜZERİNE YAPTIĞI KONUŞMA
14 MAYIS 2009

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öyle anlaşılıyor ki, Sayın Cumhurbaşkanımızın Suriye’ye yapacağı resmî ziyaretin öncesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin iki ülke arasında önemli bir kültür anlaşması ile ilgili, protokolle ilgili bir metni kabul etmesi uygun görülmüştür ve böylelikle bu ziyaret sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisinin de Türk-Suriye ilişkilerine verdiği önemi, titizliği, dikkati karşı tarafa göstermek istenmiştir. Biz bunu anlayışla karşılıyoruz ve olumlu karşılıyoruz. Bu metin geldiğinde Dışişleri Komisyonunda biz de olumlu görüş bildirdik, biz de onaylıyoruz, biz bunu kabul ediyoruz.
Yalnız şuna da dikkatinizi çekmek istiyorum, dikkatinizi şu noktaya çekmek istiyorum: Sayın Cumhurbaşkanımız gittiğinde, kuşkusuz, Suriye Cumhurbaşkanı, Suriye devlet adamları, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu dikkatinden, bu ilgisinden duydukları memnuniyeti dile getireceklerdir, biz de bundan ayrıca memnun olacağız. Ama derlerse ki bize “Siz Büyük Millet Meclisinizde bu kanunu geçirmeden hemen önce ne yapıyordunuz? Gene, Suriye’yi yakından ilgilendiren bir başka kanunun müzakeresini yapmıyor muydunuz? O kanunda ne diyordu? O kanunda diyordu ki: Türkiye-Suriye sınırındaki mayınların temizlenip buranın işletme hakkının kırk dört  yıllığına bir şirkete verilmesi öngörülüyordu, öyle değil mi? Siz bunu yapmıyor muydunuz Meclisinizde?” siz ne diyeceksiniz? Bu konu daha önce gündeme geldiğinde, daha önce ihaleler verildiğinde -size dün de anlattık, yüce Meclise arz ettik- orada ne dedik size? İhaleye katılan firmaların dosyaları var. Hangi firmalar katılmış? Birçok firma İsrail’le ilgili, ya doğrudan İsrail firması veya Türk-İsrail ortaklığı. Şimdi, bunun,  Suriye’yi ne kadar rahatsız edebileceğini düşünebiliyor musunuz? Bir an için düşünelim. Benzeri bir durum Suriye tarafında oldu. Suriye de Türkiye sınırında 500 kilometre uzunluğundaki bir arazinin mayından temizlenip tarıma açılması işini ihaleye çıkardı ve o mayınların temizlenip o toprakların kırk dört yıllığına işletilmesi hakkını bir Kıbrıs Rum şirketine verdi. Biz ne hissederiz Türkiye’de veya bir Yunan şirketine verdi, biz Türkiye’de ne hissederiz veya bir Ermeni şirketine verdi; Türk-Suriye sınırında bir Ermeni şirketinin, bir Rum şirketinin, bir Yunan şirketinin elli yıllığına, yarım yüzyıllığına işleyeceği bir alan; ne hissedersiniz siz? Türk olarak ne hissedersiniz? İşte Suriyeliler de bizim iki günden beri görüştüğümüz yasa tasarısını inceledikleri zaman, hiç kuşkunuz olmasın, aynı şeyi hissediyorlar. Sınıra sıfır. Sınıra sıfır olan bir bölgeden bahsediyoruz ve sınıra sıfır olan bir bölgedeki işletme hakkının Suriye için çok özellik taşıyan bir ülkenin firmalarına verilmesinin Suriye için ne anlama geleceğini lütfen düşününüz ve bu metni Meclis kabul ettikten sonra tekrar o konuya dönüldüğünde lütfen bunu hatırlayınız; bu bir.
İki, şimdi bu konu görüşülürken, değerli arkadaşlarım, konuşan değerli hatipler bununla bağlantılı olarak farklı konulara değindiler. Bir cümleyle söyleyeceğim, fazla lafı uzatmak istemiyorum. Çok değerli Grup Başkan Vekilimiz, Adalet ve Kalkınma Partisinden, devlet adamlarımızın yurt dışı ziyaretlerinden bahsetti. Efendim, bu ziyaretlerde çok başarılı işler yapıldığından bahsetti. Özellikle Avrupa Parlamentosuna yapılan ziyaretten bahsetti. Orada nasıl “Türkiye’ye Evet” pankartları kaldırıldığından bahsetti. O bakımdan, bu gibi dış ziyaretlerin eleştirilmemesi gerektiğini söyledi. Son derece haklıdır. Yani biz çağdaş bir dünyada yaşayan bir ülke olarak devlet adamlarımız, cumhurbaşkanlarımız, başbakanlarımız, dışişleri bakanlarımız yabancı ülkeleri ziyaret ediyorlar diye üzülür müyüz, memnun mu oluruz? Biz memnun oluruz. Yeter ki olumlu sonuçlar alınsın, yeter ki Türkiye’nin lehine sonuçlar alınsın değil mi?
Zannediyorum ki, bu konuda aramızda hiçbir ihtilaf yok ama çok değerli arkadaşımızın bahsettiği Avrupa Birliği konusuyla ilgili, müsaade ederseniz bir iki cümle söyleyeyim. Evet, doğrudur; birkaç sene önce müzakereler başlayacağı sırada, Avrupa Parlamentosunda çeşitli dillerde, Türkiye’nin üyeliğini destekleyen pankartlar kaldırıldı. Hepimiz de çok sevindik, “Demek ki, Avrupa’da artık Türkiye’ye sıcak bakan bir iklim oluştu.” dedik. Peki, aynı Avrupa’da üç gün önce ne oldu? Fransa Cumhurbaşkanı kalkıyor, diyor ki: “Türkiye’yi hiçbir zaman Avrupa Birliğine almayacağız.” Niçin? “O bir Asya ülkesidir.” Almanya Başbakanı Merkel çıkıyor, ne diyor: “Efendim, Türkiye’yi Avrupa Birliğine üye yapamayız, olsa olsa özel bir statü veririz.” Evet… Bizim arkadaşlarımız, bizim devlet adamlarımız buna nasıl cevap veriyor? Sayın Grup Başkan Vekilinin özlediği, son derece kibar ve terbiyeli bir üslupla diyor ki: “Efendim, acaba bazı ülkelerde vizyon eksikliği mi var?” Yani bu kadar kibarlığa da doğrusu tahammül etmek biraz zor ama dedikleri budur. Sayın Başbakan çıkıyor, ne diyor: “Efendim” diyor “işte bunu -seçimler var Avrupa Parlamentosu için- iç politika mülahazasıyla yapıyorlar.”
Değerli arkadaşlarım, bize hakaret ediliyor farkında mısınız? Türk milletine hakaret ediliyor, farkında mısınız? Ne demek “Siz Avrupa ülkesi değilsiniz.” Biz elli yıldan beri neredeyiz? Avrupa Konseyi üyesi değil miyiz biz? Yarım yüzyılı geçti, altmış yıldan beri Avrupa Konseyi üyesiyiz. Niye o zaman demediniz bize “Avrupalı değilsiniz, burada işiniz yok, gidin Asyalı bir konsey kurun.” demediniz. Avrupa ekonomik…

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Asyalı olmak…
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Asyalı olmak ayıp değil ama Avrupalı olan bir ülkeye “Sen Avrupalı değilsin” demek ayıp. Kıbrıs dünyanın hangi haritasında Avrupa kıtasında gösteriliyor, bana söyler misiniz? Kıbrıs düpedüz Asya kıtasında olan bir ülke. Peki, o ülkeyi Avrupa Birliğine üye yaparken siz düşünmediniz mi? Bu Asya kıtasında mıdır, Avrupa kıtasında mıdır, düşünmediniz mi?
Değerli arkadaşlarım, milletimizi inciten bu gibi demeçler olunca aynıyla cevap vereceksiniz, derhâl cevap vereceksiniz, hakkettikleri üslupla cevap vereceksiniz. Size soruyorum: Atatürk döneminde bir yabancı devlet adamı Türkiye’ye bu dille hitap edebilir miydi? İsmet Paşa devrinde hitap edebilir miydi? Demirel devrinde hitap edebilir miydi? Ecevit devrinde hitap edebilir miydi? Nereye gidiyoruz? Ülkemize karşı bu kadar incitici sözler söylenecek ve biz diyeceğiz ki: Bu sadece bir vizyon eksikliğinden ibarettir.
OSMAN DEMİR (Tokat) – Vizyon eksikliği…
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Biraz hafif kaçmıyor mu tepkimiz? Siz böyle düşünmüyor musunuz? Biz bu milletin temsilcileri olarak milletimizin haysiyetini inciten…
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Davos’taki…
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Davos’ta aslanlar gibi…
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Davos’ta… Hiç açmayın Davos’u.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Aç, aç.
ONUR ÖYMEN (Devamla) – O konudan bahsedersek sonra çok üzülürsünüz.
ALİ KOYUNCU (Bursa) – Siz rahatsız oldunuz mu, Davos’tan rahatsız oldunuz mu?
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Davos’u açarsak çok üzülürsünüz. İyisi mi biz Davos’u açmayalım da başka bir şeyi açalım.
Değerli arkadaşlarım, bu Avrupa’yla ilgili (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler) Müsaade edin. Lütfen sükûnetle dinleyin arkadaşlarımız. Değerli arkadaşım biraz önce terbiyeden bahsetti, nezaketten bahsetti. Lütfedin, tahammül edin iki dakika daha, biraz nezaket gösterin. Lütfen dinleyin bakalım muhalefet ne diyor?
Şimdi, bu anlattığım işin bir kısmı. İkinci kısmı şu, diyorsunuz ki: “Avrupa’da bize itibar gösterdiler o tarihte.” Niçin? Çünkü bizi Avrupalı ülke, Avrupa Birliği üyeliğine namzet bir ülke olarak kabul ettiler. Değerli arkadaşlarım, bugün ne durumdayız biliyor musunuz? Bırakınız Fransız, Alman devlet adamlarının sözünü, Sayın Başbakanımızın çok övgüyle bahsettiğiniz Davos toplantısını düzenleyen Davos uluslararası forum örgütü birkaç gün önce iki rapor yayınladı biliyor musunuz siz onu? Bir tanesi yargı bağımsızlığıyla ilgili. “Türkiye dünya ülkeleri arasında yargı bağımsızlığında 64’üncü sıradadır. 134 ülke arasında 64’üncü sıradadır.” diyor Davos. İki: Basın özgürlüğünde, dikkat edin… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Dinleyin arkadaşlarım, dinlemekten bir şey kaybetmezsiniz. Bir dakika daha sabredin, dinlemekten bir şey kaybetmezsiniz. Davos diyor ki: “Basın özgürlüğünde Türkiye 134 ülke arasında 106’ncı sıradadır.” Düşünebiliyor musunuz? Bütün bunları niçin söylüyorlar acaba? Freedom House, çok itibarlı Amerikan örgütü, diyor ki: “Türkiye dünya ülkeleri arasında basın özgürlüğünde 101’inci sıradadır.” Türkiye’nin geldiği nokta burası. Bu Türkiye’yi biz Avrupa Birliğine sokacağız değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Herkesin kendine çekidüzen vermesi lazım. Hangi makamda olursa olsun, siyasi makamda olanlar da, efendim, yargı görevi üstlenenler de, savcılar da, hâkimler de…
Şu içinde bulunduğumuz duruma bakınız değerli arkadaşlarım. Avrupa Birliği -övündüğümüz- Parlamentosunun yayınladığı rapora bakınız. Ergenekon davasıyla ilgili çok ciddi iddialar var, çok ciddi eleştiriler var. “Usul kurallarını ihlal ediyorsunuz.” diyorlar. “Uluslararası alanda Türkiye’yi de bağlayan usul kurallarını ihlal ediyorsunuz.” diyorlar. Avrupa’nın hangi ülkesinde 5 rektörü gözaltına alıyorlar? Avrupa’nın hangi ülkesinde 29 tane gazeteci hapistedir?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yargı bağımsız…
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, son derece önemlidir bu konular. Biz yargıya saygılıyız ancak biz… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Müsaade buyurun… Değerli arkadaşlarım, rahatsız olmayın.
Sayın Başkan, arkadaşları sükûnete davet edin.
Değerli arkadaşlarım, burası milletin kürsüsü. Biz burada her şeyi konuşuruz. Siz de çıkarsınız…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayın Sayın Öymen.
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Tamamlıyorum.
Biz burada her şeyi konuşuruz, siz de cevap verirsiniz ama dinlemek zorundasınız. Bizim mahkemeye, yargı bağımsızlığına saygımız var. Sizin de var mı? Sizin de var mı?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Var.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Var.
ONUR ÖYMEN (Devamla) – O zaman Sayın Başbakan nasıl oluyor da “Bu davanın savcısıyım.” diyor. Nereden biliyor?
ABDÜLHADİ KÂHYA (Hatay) – Neden rahatsız oluyorsunuz?
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Diyor ki: “Birkaç güne kadar her şey bitecek.” Nereden biliyorsunuz? Bu davayı siyasallaştırdınız. Türkiye’nin en seçkin, en güzide insanları haklarında iddianame hazırlanmadan aylarca hapishanede yatıyor. Haberiniz var mı? Siz Haberal’ın biyografisini okutunuz mu?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Dava hakkında konuşamazsın!
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Ben burada her şeyi konuşurum. Benim burada ne konuşacağımı siz tayin edemezsiniz. Benim bu Meclisin kürsüsünde ne söyleyeceğimi siz kararlaştıramazsınız.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yargıya müdahale edemezsin.
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Ben burada yargıya müdahale etmiyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Davayla ilgili konuşamazsın.
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Ben burada yapılan usulsüzlüklere müdahale ediyorum. Usulsüzlüklerden bahsediyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Usulsüzlük olduğunu nereden biliyorsun, hâkim misin? Sen hâkim misin?
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Siz hangi Avrupa ülkesinde bir yargılama sırasında bir insanı bir iskemlenin üzerinde on iki saat…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Öymen, lütfen sözünüzü tamamlayınız. Sayın Öymen…
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, iki defa uzattınız.
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Biz burada millet tarafından seçilmiş…
BAŞKAN – Sayın Öymen…
FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Sayın Başkan, kaçıncı uzatma!
BAŞKAN – Sayın Öymen, lütfen Genel Kurulu selamlayıp bitiriniz.
ONUR ÖYMEN (Devamla) – …insanlar olarak her şeyi konuşuruz, konuşmaya da devam edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)


Bu belge Konferanslar, Konuşmalar arşivinde bulunmaktadır.