Son Eklenenler:
- Kıbrıs’ta beklenmedik gelişmeler – Onur Öymen – Cumhuriyet Gazetesi – 18 Nisan 2025
- SPUTNİK AJANSININ ADANA MUTABAKATIYLA İLGİLİ SORULARINA KARŞILIK VERDİĞİM MÜLAKAT 27 OCAK 2019
- ODA TV’DEN NURZAN AMURAN’A VERİLEN MÜLAKAT 27 EKİM 2019
- 3 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının 99. yıldönümü Hakkında 25 NİSAN 2019
- CUMHURİYETTE “ ABD’NİN AMACI DEVLETÇİKLER OLUŞTURMAK” ADLI MÜLAKAT 24 AĞUSTOS 2019
- GAZETE DURUM’DAN BAHADIR SELİM DİLEK İLE MÜLAKAT “VETO HAKKINI SONUNA KADAR KULLANMALIYIZ 23 MAYIS 2022
- Cumhuriyet gazetesi Tuncay Mollaveisoğlu imzasıyla ve “Türkiye Geri Adım Atamaz” başlığıyla yayınlanan mülakat 22 TEMMUZ 2019
- ABD BAŞKANI TRUMP’IN AMERİKA’NIN 1987 TARİHLİ ORTA MENZİLLİ NÜKLEER SİLAHLAR ANTLAŞMASINI (INF) ASKIYA ALMA KARARIYLA İLGİLİ OLARAK SPUTNİK HABER AJANSINA VE BAŞKA YAYIN ORGANLARINA VERİLEN DEMEÇ 22 ŞUBAT 2019
- Türkiye’deki Demokrasi, İnsan Hakları, Basın Özgürlüğü ve Düşünce Özgürlüğü Alanlarındaki Eleştiriler Hakkında 21 KASIM 2019
- Erdoğan ve ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence görüşmesi ardından 18 EKİM 2019

HALİL NEBİLER İLE MÜLAKAT 6 ŞUBAT 2019
6 ŞUBAT 2019 HALİL NEBİLER İLE MÜLAKAT
Venezuela’daki gelişmeler Avrupa değerlerini tartışmaya açtı. Batılılar demokratik değerlere bağlı olduklarını söylüyorlar. Ancak, kendi vatandaşlarına demokratik değerler konusunda cömert olanlar, başka ülkelerin vatandaşlarına aynı derecede cömert değiller. Bazı durumlarda demokrasiyle hiç bağdaşmayan rejimlere sahip olan yönetimlerle içli dışlı ilişkiler kuruyorlar. Bazen kendi çıkarları öyle gerektirdiği için demokrasiye daha yakın rejimleri tamamen dışlamaktan çekinmiyorlar.
Bunun örnekleri var. Venezuela ve diğer bazı Latin Amerika ülkeleri ile ilgili olarak “Demokrasiye Karşı Savaş” başlıklı bir belgesel yapılmıştı. İnternette “War on Democracy” başlığıyla bu belgeseli bulabilirsiniz.
Venezuela dünyada petrol rezervlerinin en büyük olduğu ülkedir. Batılı devletlerin, böyle büyük petrol üreticisi ülkelerin kendi politikalarına uymamalarına tahammülleri yok.
Maduro döneminde seçimlerle, ekonomik ve sosyal durumla ilgili eleştirilerin büyük bölümü doğrudur. Ama doğru olan bir şey daha var. O da Venezuela ile ilgili uluslararası yıpratma kampanyalarının Maduro döneminden önce başladığıdır.
Ondan önceki Başkan Hugo Chavez demokratik seçimlerle işbaşına gelmişti. Ancak izlediği politikalar büyük devletleri rahatsız etti. Çeşitli vesilelerle orduyu tahrik ettiler, ayaklanmalar düzenlediler. Chavez yanlılarının muhaliflere ateş açtığını iddia ettiler. Ancak, sözünü ettiğimiz belgesel bunun tam tersini kanıtlıyor. Chavez petrol gelirlerini toplumun fakir kesimlerinin kalkındırılması için harcadı. Eğitim ve sağlık hizmetlerini bedava yaptı. Altyapı yatırımları gerçekleştirdi ve bu projeleri hayata geçirmek için borçlanma yoluna gitti.
Chavez’in politikalarından rahatsız olan varlıklı kesimlerin ve yabancı ülkelerin etkisiyle, 11 Nisan 2002 tarihindeki gösterilerden sonra askerler Chavez’i tutukladırlar ve bir karargâhta hapsettiler. Onun yerine İşadamları Derneği Başkanı Pedro Carmona geçici devlet başkanlığına getirildi. Dış destekli medya da bunu destekledi. ABD ve bazı Latin Amerika ülkeleri de Carmona’yı kutladılar. Ancak, halk buna o kadar büyük tepki gösterdi ki, askerler 48 saat sonra, Carmona’yı tutuklayıp Chavez’i yeniden görevinin başına getirdiler. Dünya da bunu kabul etmek zorunda kaldı.
Bu gelişmeleri demokrasiyle, insan haklarıyla açıklamak mümkün mü?
2013 yılında Chavez öldü ve kendisine halef olarak gösterdiği Maduro seçimleri az farkla da olsa kazandı ve 6 yıl ülkeyi idare etti. Ancak, dünya petrol fiyatlarının düşmesi ve ekonomi yönetimindeki bazı sıkıntılar enflasyonun hızla yükselmesine ve halkın yaşam koşullarında zorluklarla karşılaşmasına neden oldu. Yaklaşık 3 milyon kişi Venezuela’dan başka ülkelere göç etti.
Ülkenin yaşadığı sıkıntıların dış boyutu var mıydı? Büyük devletlerin diledikleri zaman hasım olarak gördükleri ülkelerin ekonomisini tahrip etme gücüne sahip oldukları biliniyor.
John Perkins’in yazdığı “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları” başlıklı kitapta bu durum somut örnekleriyle anlatılıyor. Başkan Trump’ın geçenlerde “Suriye’de Kürtleri vurursa, Türkiye’yi ekonomik yıkıma uğratırız,” sözleri unutulmadı. Şimdi de Venezuela’da petrol ve altın ihracatına yaptırımlar uygulanıyor ve bu yaptırımlara uymayan ülkelere karşı da yaptırım tehdidinde bulunuluyor. Yani, Venezuela’nın çektiği sıkıntıların en azından bir bölümü bu gibi dış ekonomik müdahalelerden kaynaklanıyor.
Uluslararası ilişkilerde, BM yasasından kaynaklanan bazı temel ilkeler var. Bunların başında, devletlerin egemenliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü geliyor.
BM yasası herhangi bir ülkeye başka bir devletin yönetimini değiştirme yetkisi vermiş mi? Vermemiş, ama bazı devletler böyle bir yetkiye sahiplermiş gibi hareket ediyorlar. Bunun yalnız Venezuela’da değil, dünyanın pek çok yerinde de örnekleri var. Çıkış Yolu (Remzi Kitabevi) kitabımda bunun birçok örneği anlatılıyor. New York Times gazetesi geçen yıl istihbarat uzmanlarına atfen Amerika’nın darbeleri ve seçimleri etkilemek yoluyla birçok ülkenin yönetiminin değişmesine yol açtığını yazdı.
Venezuela’da yaşananları daha iyi anlayabilmek için Şili’de cumhurbaşkanı seçilen Salvador Allende’nin yabancı güçler tarafından nasıl devrildiğini hatırlamak gerekir. Üstelik orada ne seçim usulsüzlüğü ne yolsuzluk ne de ekonomik kriz vardı. Sadece, Allende’nin politikaları Şili’deki büyük işadamlarını ve yabancı şirketleri rahatsız ediyordu ve Amerika onların telkinlerini dikkate alarak Allende’nin devrilmesini, yerine General Pinochet’nin getirilmesini sağladı.
Özetle, Venezuela’da yaşananları daha iyi anlayabilmek için dünyadaki benzer dış müdahale örneklerini unutmamak lazım.
Venezuela’daki gelişmelerin seyri bir yandan o ülkenin dış baskılara direnme gücünün bir yandan da uluslararası toplumun devletlerin iç işlerine müdahale yoluyla dünyaya yön verme çabalarının sonuç verip vermeyeceğini gösterecek.
Bu belge Belgeler arşivinde bulunmaktadır.