Halk TV – AB Başkanı ve Dışişleri Bakanı Seçilmesi Hakkında

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’in Halk TV’ye Verdiği Mülakat
20 Kasım 2009

Sunucu: Sayın Öymen, Türkiye’nin AB üyeliğine karşıtlığı ile bilinen Belçika Başbakanı Herman van Rompuy’un Avrupa Birliği Konsey Başkanlığına getirilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Onur Öymen:  Doğrusunu söylemek gerekirse bu, Türkiye için çok olumsuz bir gelişme oldu. Çünkü  Rompuy, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne hiçbir zaman üye yapılmaması gerektiğini, Avrupa’nın Hıristiyan değerler üzerine kurulduğunu, bu yüzden de halkının çoğu Müslüman olan Türkiye’nin Birliğe girmesinin Avrupa’nın milli ve kültürel değerlerini bozacağını ve değiştireceğini söylemişti.

Lizbon Antlaşması gereğince Avrupa Birliği’nin kurumsal yapısında yeni bir sistem yürürlüğe girdi ve öncekinden farklı olarak bir Başkanlık ve Dışişleri Bakanlığı kurumu getirildi. Başkanın etkisinin eskisinden daha ağırlıklı olacağı söyleniyor. Şimdiye kadar Komisyon Başkanlığını yürüten Barroso’nun ve Dış İlişkiler sorumlusu Olli Rehn’in de Türkiye’nin üyeliği lehinde bir tavır içinde olduğu biliniyordu. Fakat bundan sonra bu dengeler değişecek ve bu, bizim için üzüntü verici bir durumdur.

Fransa ve Almanya Başbakanları Sarkozy ve Merkel’in, Türkiye’nin üyeliğine karşı tutumlarıyla birlikte değerlendirildiğinde, önümüzde zorlu bir dönemeç olduğunu görmek lazım. Dolayısıyla Hükümetin bu seçimi hafife alması son derece gayri ciddidir. Yani bu, hepimizin düşünmesi gereken bir gelişmedir. Eğer hepimiz Avrupa Birliği’nin ulusal bir proje olduğuna inanıyorsak, üyeliğimize karşı olan güçlerin daha da kuvvetlenmesi karşısında bizim de çabalarımızı arttırmamız gerekecektir. Açıkça söylemek gerekirse, Türkiye’nin üyeliğine karşı güçlerle mücadele etmek gerekmektedir.

Sunucu: Sayın Öymen, aslında bu seçimin Almanya Başbakanı Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin Avrupa Birliği içindeki gücünü tekrar su yüzüne çıkarttığını söylemek doğru olur mu? Yani Rompuy’un başa gelmesi ile birlikte, bu üçlünün Türkiye’nin karşısında yeni bir set oluşturması gündeme gelmiş olur mu? Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Onur Öymen: Gayet tabi. Öteden beri, Avrupa Birliği’nin önemli kararlarının alınmasında Almanya ve Fransa’nın ağırlığı vardır. Rompuy’un seçilmesinde de Almanya ve Fransa’nın önemli rol oynadığı biliniyor. Ancak bu seçimi sadece Türkiye için yaptıklarını düşünmek mümkün olmasa da seçilmesindeki önemli unsurlardan biri Türkiye unsurudur. Dolayısıyla bu tablo, bize önümüzde çok daha ciddi ve sıkıntılı bir dönem olduğunu göstermektedir.

Önümüzdeki dönemi akıllıca değerlendirmek zorundayız çünkü çok zaman kaybediyoruz. Bu dönem Başkanı olan İsveç, Türkiye’ye sıcak bakan ülkelerden birisidir. Kendileri bize en az dört başlığı açacaklarını açık bir biçimde söylemişlerdi. Aralık sonunda İsveç’in dönem başkanlığı bitiyor fakat biz bir başlığı bile açamadık. Bu durum, kısmen Türkiye’nin çıkarması gereken yasaları çıkaramamasından, kısmen de Avrupa Birliği’ndeki engellemelerden kaynaklanıyor. Dolayısıyla şu an Hükümete düşen görev, sıkıntıları ve güçlükleri cesaretle dile getirmesi ve İktidar ile Muhalefetin birlikte çalışmasını sağlamasıdır.

Üzerinize düşeni yapmayarak, üyeliğinizi engellemek isteyenlere koz vermiş oluyorsunuz. Türkiye’nin bunu yapmaması gerekmektedir. Ayrıca Türkiye’nin çağdaş, demokratik, insan haklarına dayalı bir sistem olan Avrupa Birliği’ne üyeliğinin ne kadar önemli olduğunu her vesileyle vurgulamak gerekir.

Biz CHP olarak hem yurt içinde, hem de yurt dışında bunu yapıyoruz. Sayın Genel Başkanımız, son günlerde kendisini ziyaret eden yabancı devlet adamlarına bu mesajı veriyor. Yani kendisi, Türkiye’de Atatürk’ün kurduğu demokratik, laik Cumhuriyetin daha fazla güçlenmesi ve yerleşmesi için Türkiye’nin AB üyeliğinin şart olduğunu söylüyor. Aksi takdirde Türkiye’nin Avrupa’dan uzaklaşma riskinin olduğunu dile getiriyor.

Fransa, Almanya, Hollanda gibi ülkeler, Türkiye’yi Avrupa Birliği’nden iterken, Ortadoğu ülkeleri Türkiye’ye kucak açıyor. Tabi ki o ülkelerle olan ilişkilerimizi de geliştirmeliyiz. Bu doğaldır, iyidir. Ancak bunun dış politikamızın eksenini, dengelerini Batıdan Doğuya doğru kaydırma riski de vardır. Doğu ile ilişkilerinizi geliştirirken Batı ile olan ilişkilerinizi kötüleştirirseniz Avrupa’nın değerler sisteminden uzaklaşmış olursunuz. Bu durum, Cumhuriyetimizin temel değerlerinin zedelenmesine yol açar.

Bu nedenle yaşanan gelişmeler çok önemlidir. Biz her fırsatta Avrupalı devlet adamlarına bunu vurguluyoruz. Türkiye’yi Avrupa’dan uzaklaştırma çabaları son tahlilde bizim için olduğu gibi Avrupa için de çok olumsuz sonuçlar verir. İşte biz bunları dile getiriyoruz. Ayrıca son seçim bizim için son derece düşündürücü ve rahatsızlık vericidir. Bu durumu telafi etmek için Türkiye’nin eskisinden daha fazla gayret göstermesi gerekecektir.

Sunucu: Ankara Rompuy’un seçilmesine iyimser yaklaşıyor ama Avrupa basını gerek Catherine Ashton, gerekse Rompuy gibi isimler konusunda çok iyimser değil. Avrupa’da “Büyük hedefler için küçük isimler” yorumu yapılıyor.  Rompuy’un geçmişine baktığımızda Maliye Bakanlığı deneyimi olduğunu görüyoruz. Ancak Belçika’da Başbakanlığının henüz bir yılını bile doldurmamış. Sizce böylesine önemli bir koltuğun hakkını verebilir mi?

Onur Öymen: Avrupa’da bu konu ile ilgili çok ciddi rahatsızlıkların ve kaygıların olduğu doğrudur. Hem basında, hem de siyasi çevrelerde Rompuy’un bu koltuğu yeterince dolduramayacağı düşünceleri giderek yaygınlaşıyor. Seçilmesinin bir nedeni, iplerin Fransa ve Almanya gibi büyük devletlerin elinde olmasının sağlanması olabilir. İkinci bir görüş de Avrupalıların meşhur bir sözü ile açıklanabilir: “Taç giyen baş akıllanır”. Yani Başkan seçildikten sonra tutumunu yumuşatacağını ümit edenler de var.

Bunları zaman gösterecektir. Ancak şu anki tablo, bizi aşırı bir iyimserliğe sevk edecek bir tablo değildir. Aksine, oldukça rahatsızlık verici bir görüntüdür. Dolayısıyla Hükümete tavsiyemiz, halka her şeyi pembe gözlüklerle gösterme âdetinden vazgeçip güçlükleri ve sıkıntıları da anlatma cesaretini göstermesidir.

Son olarak, Avrupa Birliği ile ilgili karşılaşılan her sorunda, gidip Muhalefeti Avrupalı yetkililere şikâyet etmekten vazgeçmelidirler. Biliyorsunuz, Başbakan son yaptığı Brüksel gezisinde CHP’yi Avrupalılara şikâyet etti. Bu son derece haksız, insafsız bir tavırdır. Hükümetin, artık iç politika hesaplarını, Avrupa Birliği gibi ulusal bir meseleye taşımamasını tavsiye ediyoruz.  Çok açıkça söylüyoruz ki, bu şekilde davranarak, Türkiye’ye hizmet etmiş olmuyorsunuz.

Hükümet artık her konuyu bir iç politika meselesi haline getirmeye başladı. Dış politika meselelerini iç hesaplardan uzak tutarak, giderek zorlaşmaya başlayan üyelik sürecinde hep birlikte hareket etmeliyiz. Yani önümüzdeki tablonun değişmesi için Türkiye’nin çok esaslı bir çaba içerisine girmesi gerekmektedir. Aynı zamanda, Türkiye’ye karşı yapılan haksız kampanyaları Avrupa basınına anlatmamız esastır.

Sunucu: Sayın Öymen, yayınımıza katıldığınız için çok teşekkürler.

Onur Öymen: Ben teşekkür ediyorum. İyi akşamlar.


Bu belge Görsel Basın arşivinde bulunmaktadır.