ONUR ÖYMEN’İN AYDINLIK GAZETESİ GENEL YAYIN MÜDÜRÜ İLKER YÜCEL’E VERDİĞİ MÜLAKAT – EKİM 2017

M. İLKER YÜCEL – İdlib’deki askeri harekatın önünü açacak diplomatik faaliyetler neler olabilir?

ONUR ÖYMEN – İdlib’de esas amaç Kürt koridorunun önünü kesmek ve bir güvenlikli bölge yaratmak. Orada güvenlik sağlandıktan sonra Körfez krizinin başında Türkiye’ye sığınan 450 bin Iraklıyı Kuzey Irak’ta oluşturulan güvenlikli bölgeye gönderdiğimiz gibi. Şimdi de Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin bir bölümü oraya gönderilebilir.

YÜCEL – Türkiye, İran ve Irak işbirliği Barzani’nin hamlesini etkisizleştirdi. PKK’nın tasfiyesi için hangi somut adımlar atılmalıdır?

ÖYMEN – Türkiye’nin, İran’ın ve başka ülkelerin tepkileri kuşkusuz etkili olmuştur ama Barzani’yi çekilmeye zorlayan esas hamle bence Irak’ın askeri müdahaleyle Kerkük’ü ve civarındaki bölgeleri geri alması oldu. PKK’nın Irak topraklarından tasfiyesinde ilk görev Irak Merkezi Hükümeti’ne düşüyor. Onun için Bağdat Hükümeti’nin ülkenin tamamında güvenlikten sorumlu hale gelmesi lazım. Türkiye ile Irak’ın bu konuda işbirliği yapması bence olumlu sonuçlar verir.

YÜCEL – Suudi Arabistan’daki gelişmeler ne sonuç verecek?

ÖYMEN – Biraz beklemek lazım. Gelişmelerin ne kadarı ülke içindeki nedenlerden kaynaklanıyor? Dış boyutu var mıdır? Varsa nedir? Bunları görmek gerek.

YÜCEL – Suriye’yle komşuluk ilişkilerine dönebilmek için ilk önce ne yapılmalı?

ÖYMEN – Suriye’de büyük devletlerarasında aracılı bir savaş var. Türkiye ile ABD’nin de Suriye’deki menfaatleri örtüşmüyor. Rusya’nın da kendi politikaları var. Bence Amerika’nın Kürt politikasının özünde bağımsız bir Kürdistan kurulması ve kurulacak Kürdistan’ın Akdeniz’e açılması hedefi var. Bu bir zaman meselesidir.
Türkiye’nin 910 km’lik sınırında komşusu Suriye Devleti olmalı. Biz sınırımızın karşısında çete görmek istemeyiz. Irak sınırımızın karşısında da Irak Devleti yok. Irak ordusu yok. Teröristleri bertaraf edecek sorumlu bir makam yok. Biz isteriz ki Suriye ve Irak Devletleri bütün topraklarına sahip çıksın.

Suriye’nin politikasını bizim çok iyi bilmemiz lazım. Biz Suriye olaylarından bir ay önce Avrupalı milletvekilleriyle Halep’e gittik. Sınırda bize bir harita verdiler. O haritada Hatay, Suriye toprağı olarak gösteriliyordu. Bunlar yanlış politikalar. Biz nasıl Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı gösteriyorsak onların da Türkiye’nin toprak bütünlüğüne saygı göstermelerini bekleriz.

Ortadoğu’da esas oyunculardan biri İsrail’dir. İsrail’in bir numaralı düşmanı İran’dır. İran’ın da en büyük dostu Suriye’dir. İran’ın Hizbullah’a ve Hamas’a gönderdiği silahlar Suriye’den geçiyor. O nedenle İsrail, Suriye’yi baş düşman sayıyor. İsrail’in esas stratejisi, Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kurulması ve bunun ikinci İsrail gibi faaliyet göstermesidir.

PYD’yi harekete geçiren, yönlendiren Amerika terörü bertaraf etmek için Türk ordusuyla işbirliği yapmıyorlar, PYD ile yapıyor. PDY’yi uzun vadeli amaçları için kullanma niyetleri olduğu anlaşılıyor.

YÜCEL – Güven inşası nasıl yapılmalı ?

ÖYMEN – Biz hep bizim yapmamamız gerekenleri düşünüyoruz. Biraz da başkalarından ne beklediğimizi dile getirmemiz lazım. Şimdi biz İdlib’de Rusya ile işbirliği yapıyoruz. Rusya’nın desteklediği Suriye bize ‘Derhal oradan askerlerinizi çekin’ diyor. Bölgedeki teröristler bizim sınırımızda eylem yapıyor. Bu eylemler ve saldırılar bizim insanlarımızın hayatına mal oluyor. Suriye böyle konuşursa biz Suriye’ye itimat edebilir miyiz?

Aynı şey Irak için de söz konusu. Kendisi Kuzey Irak’taki teröristlerle mücadele edemiyor. Türkiye teröristlere karşı hava harekatı yapınca, Irak “bu harekatı derhal durdurun bizim egemenlik haklarımızı ihlal ediyorsunuz” diyor. Bu yaklaşımları makul karşılamamız beklenemez. Özetle diğer ülkelerin de Türkiye’nin güvenini kazanması gerekiyor.

Savaş zamanlarında bile ülkeler arasında sessiz diplomasi yoluyla temaslar olur. Bu bazen diplomatlarla olur bazen bir gazeteci veya işadamı aracılığıyla temas edilir.

* Irak ordusunun nereye kadar gideceğini öngörüyorsunuz?

ÖYMEN – 1990’lı yılların başında PKK, Türkiye’den 11 bin vatandaşımızı Kuzey Irak’a kaçırdı onları ilk önce Atruş kampına yerleştirdi. BM insani yardım gerekçesiyle bu kampı himaye etmeye kalkınca Türkiye büyük bir tepki gösterdi. Bunun üzerine BM çekildi Atruş kapatıldı. Atruş’ta yaşayanlar Saddam Hüseyin’in bölgesindeki Mahmur’a götürüldü. Şimdi Mahmur PKK’nın militanlarını yetiştiren bir kamp gibi faaliyet gösteriyor. Irak Mahmur’u kurtardı. Şimdi Türkiye’den bir ses çıkıyor mu? Bunlar bizim vatandaşımız bunları PKK’nın elinden kurtarmak, isteyenlerin Türkiye’ye dönmesini sağlamak gerekiyor. Irak ordusunun ülkesinin tamamında güvenlik sorumluluğunu üstlenmesi gerekiyor.

Ortadoğu’da belli ilkelere dayalı politika yaparsak kazançlı çıkarız. Mesela İran-Irak savaşında bizi savaşa çekmek istediler biz tarafsız kaldık. İki tarafa da eşit davrandık. Sonuç olarak iki tarafın da itimadını kazandık. Her iki taraf da savaştıkları ülkedeki menfaatlerinin korunmasını Türkiye’den istediler. Savaşan iki ülkenin en çok itimat ettiği devlet olduk.

Türkiye ilkeli, tutarlı bir politika izlemeli. Irak Hükümeti’nden PKK’yı Kuzey Irak’tan PKK’yı tasfiye etmesini istememiz gerekiyor.

Büyük devletlerin bizim beklemediğimiz hamleleri oluyor. Amerika’nın Ortadoğu konusundaki stratejik hedeflerini iyi okumamız gerek. Rusya ne yapmak istediğini de anlamamız gerekiyor. Bütün bu gelişmelerin sonucunda Rusya gidip Suriye’ye yerleşti. Sıcak denizlere ulaştı.

Atatürk’ün belirlediği dış politikada hedeflerinden uzaklaşmamamız lazım. Atatürk’ün çizgisinden ne zaman uzaklaştıysak kaybettik. Ne zaman Atatürk’ün çizgisinden gittiysek kazançlı çıktık.

*Almanya?

Almanya için kısa bir tanım yapmak zor ama Almanya birçok açıdan Türkiye için bir hayal kırıklığıdır. Çünkü Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğinin önündeki en büyük engel Almanya’dır. Özellikle Hristiyan Demokrat Parti’nin iktidar olduğu dönemlerde Türkiye’nin Avrupa Birliği yolu tıkanmıştır.
İkincisi ırkçılık orada yaşayan üç milyonun üzerindeki vatandaşımızın can güvenliğine tehdittir. Mölln ve Solingen olayları sırasında orada Büyükelçiydim. Bunun ne kadar büyük bir acı olduğunu biliyorum. Bunun üzerine yeterince gitmiyoruz. Bunun arkasında ne var? Amerika’da Simon Wiesenthal Enstitüsü bir MOSSAD ajanını kullanarak bu konuda bir rapor hazırladı. Onların iddiasına göre bugünkü Neonazilerin arkasında eski Nazilerin çocukları ve torunları varmış. Bu iddiaları irdelemek lazım.


Bu belge Belgeler arşivinde bulunmaktadır.