25 Ekim 2011 Akşamı İzmir’de Ege TV Ana Haber Programına Onur Öymen’in Verdiği Mülakat

Soru: İç ve dış poliitikada önemli gelişmeler oluyor. Ana Muhalefet Partisi yeterli muhalefet yapabiliyor muö?
Öymen: İlke olarak hiçbir zaman yaptığınız işten tam tatmin olmayacaksınız, Acaba daha iyisini yapabilir miyim diye düşüneceksiniz. Başarılı olduğunuz konularda bile acaba daha başarılı olabilir miyim diye kendinizi sorgulayacaksınız. Siyasetin temel ilkesi budur. O bakımdan CHP’nin de kendi kendine daima bu soruyu sorması lazım. Daha başarılı olabilir miyiz? Biz geçmişte pek çok başarılı işler yaptık. Mesela Mecliste 1 Mart tezkeresnin reddedilmesini sağlamamız, Dubai Antlaşmasının Meclise getirilmesine bile engel olmamız. Kıbrıs ile ilgili ek protokolün mecliste onaylanmasına engel olmamız. Ermeni protokollerinin onaylamasını engellememiz. Bunlar, sayıca yeterli olmayan bi muhalefet partisinin bile mecliste neler yapabileceğini, ne sonuçlar alabileceğini gösteriyor. Aslında muhalefetin güçlü olması iktidarın da işine yarar. Diğer ülkeler, yabancı bir devlet gerçekleştirilmesi zor bir talepte bulunduğu zaman daima şunu söylerler: sizin bu talebinizi yerine getirirsek muhalefet bize çok büyük bir tepki gösterir, bunun altından kalkamayız, o nedenle bu talebinizi Meclise getiremeyiz. O bakımdan muhalefetin güçlü bir şekilde varlığını göstermesi ülke çıkarları açısından da önemlidir.
Geçmişte biz ne yaptık? Somut somut bir örnek vereyim: Hükümet meclisten defalarca yetki almasına ragmen Kuzey Irak’a operasyon yapamıyordu. Biz öteden beri diyorduk ki, eğer sınır ötesi operasyon yapamazsanız PKK’yı orada tasfiye edemezseniz Türkiye’de terörü bitiremezsiniz. Meclisten aldığınız yetkiyi niçin kullanmıyorsunuz? Başka ülkeler mi sizi engelliyor? Böyle diyorduk. Sonunda kısa sürelI bir harekat yapıldı, ABD savunma bakanı Robert Gates harekatı hemen bitirin dedi. Bizimkiler de bir hafta içinde döndüler. Biz dedik ki, kesin sonuç almadan niçin geri geldiniz, Kuzey Irak’ta terörü bitirecek gücünüz mü yok, kim size engel olabilir? Şimdi de aynı şeyi söyleyeceksiniz. Irak’ın kuzeyine madem ki, bir operasyon yapıyorsunuz, bu operasyonu sonuna kadar sürdüreceksiniz. Türk devletlerinin Kuzey Irak’tan terörü tasfiye edecek gücü yok mu? Bu işi bitirmeden dönmeyin. İşte bence şimdi de ana muhalefet partisinin söylemesi gereken söz bu.
Soru: Bugün Patrikhane ilgili gündemde olan bir konu var. Sizce ne yapılabilir?
Tarihimizde Patrikhane’nin iç politikaya karışmasının çok olumsuz sonuçları olmuş. O nedenle Lozan’da Atatürk demiş ki Patrikhane’yi Türkyie’nin dışına çıkarın. İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon’un Patrikhane’nin bundan sonra sadece İstanbul’daki Rumların dini işleri ile uğraşacağı, siyasete hiç karışmayacağı yolunda verdiği teminat üzerine Patrikhane’nin İstanbul’da kalmasına izin verilmiş. Şimdi wikileaks belgelerinde ne görüyoruz? Patrik açıkça kalkıyor ABD büyükelçisine Türk iç politikası ile ilgili tercihlerini söylüyor. Hangi siyasi lideri tercih edermiş, hangi siyasi partiyi benimsermiş, hangi parti içinde kim lider olmalıymış gibi sözler söylüyor. Bu açıkça Lozan’da varılan mutabakata aykırıdır. Ne yapmak lazım? Buna yalnız muhalefetin değil iktidarın da tepki göstermesi lazım. Yani siz göreviniz gereği iç politikada taraf olamazsınız, iç politikada tartışmalar yapamazsınız. Bu sizin oradaki mevcudiyetinize aykırıdır demek lazım. Bunun mücadelesini vermek lazım. Aynı şekilde Anayasa Mahkemesi Başkanı çıkıyor, ABD büyükelçisine iç politikayla ilgili görüş bildiriyor. Bazı partileri eleştiriyor. Muhalefet tabii bazı tepkiler gösteriyor ama ne kadar yapsanız azdır. Bazı konular vardır ki ne deseniz azdır, yetmez. Daha fazlasını yapmak lazımdır. Başka bir konu. Biz yıllarca şunu savunduk: elinden silahı bırakmayan, silah zoru ile devlete siyasi çözüm dayatmaya çalışan bir terör örgütü ile müzakere edilmez, mücadele edilir. Partinin politikası bu. hep bunu söyledik, programımızın da özü budur. Şimdi kalkıp da biz dersek ki, terör ile müzakere uygun bir yöntemdir, o zaman politikamızdan sapmış oluruz. Siyasi partilerin temel politikalarında süreklilik esastır. Ben inanıyorum ki, partimizin de büyük çoğunluğu bu görüşte. Bir – iki arkadaş çıkıp farklı bir şey söylediği zaman o partinin görüşünü anlatıyor demek değildir.
Muhalefet demek yarının iktidarı demek. Yarının iktidarı olduğunuz zaman yapamayacağınız işi yapacakmışsınız gibi söylememek lazım. Yani biz CHP olarak iktidar olsak terör ile masaya mı oturacağız? Oturabilir miyiz? Otursak tabanımız buna müsade eder mi ? Etmez. Laiklik ve diğer konularda da partinin temel çizgisini savunmak önemlidir. Tabii değişen şartlara göre ifade tarzı değişir ama özü değişmez. Atatürk’ün kurduğu partinin özünden uzaklaşılması düşünülemez, bugünkü parti yönetimi de uzaklaşmaz. Bazı arkadaşların demeçleri, tereddütler uyandırabiliyor. Partiye yeni girmiş, politikaların esasını yeterince özümsememiş bazı arkadaşların konuşmalarının rahatsızlık yarattığını biliyoruz Ama biz inanıyoruz ki, parti yönetimi bu arkadaşlara gerekli uyarılarda bulunacaktır ve parti ana çizgisinden sapmayacaktır. CHP Türkiye’nin teminatıdır. Türkiye’de iktidara karşı en etkili, hatta tek güç CHP’dir. Hiçbirimizin bu gücü zayıflatmaya hakkımız yoktur.


Bu belge Belgeler arşivinde bulunmaktadır.